25 Haziran 2013 Salı

Antalya Yavuz Özcan Parkı Forum Notları (24 Haziran)


Antalya Dayanışma Yavuz Özcan Parkı 4. Gün

Konuşmacı: Sadece Antalya’yı değil tüm Türkiye’ye yayılacak şekilde enternasyonal düşünerek çalışmalıyız.

Konuşmacı: Kentleşme sürecinden bahsederek, hızla kentleşen şehirlerde evlerinde mahsur kalan çocukların başlattığı bir sürecin parklarda forumlarla kentliler yarattığı dile getirildi.

Konuşmacı: Avukat olarak Antalya’da 3 gencin Katlı Kapalı Otopark’ta yaklaşık 15 polis tarafından dövülmesi konusunda bilgi verdik. Bizim gençlerimiz kum torbası değil diyerek tepki gösteren avukat, ortada bir şikayet olmadığını gençlerin muhtemel olarak çok korkmuş ya da korkutulmuş olabileceğini dile getirdi. Kamu davası olması yolunda çalışmalar yapıldığını dile getiren Avukat, bu şiddete maruz kalan gençlerin yalnız olmadıklarını ve çağdaş hukukçular derneği ile irtibata geçmesi gerektiğini söyledi.
Ethem’in katilinin serbest bırakılmasına tüm forum katılımcıları tepki gösterdi. “Ethem’in katili serbest, kız çocuğuna tecavüz eden 4 başçavuş serbest diyerek Adalet sisteminde adalet olmadığını dile getiren konuşmacı, kadınlar olarak yaşanan bu sürece dikkat çekmek için Antalya Kadın Dayanışması olarak Perşembe günü saat 19.30’da Halk Bankası önünden toplanarak bir yürüyüş yapacaklarını dile getirdi. Antalya Dayanışma’nın da destek vereceği yürüyüşün ardından Perşembe gün ki forumun ana temasının “Kadın Sorunları” olması belirlendi.
LGBT bireyi olduğunu dile getiren Lezbiyen bir kadın Gezi Parkı sürecinde Türkiye Millet Meclisi’nde milletvekilinin eşcinsellere sapık dediği için katıldığını dile getirdi. Bunun yanı sıra hayvan haklarını savunmak içinde meydanlara geldiğini dile getiren LGBT bireyi forumda görüşlerini belirtmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi.
LGBT bireyi Gay bir erkek, “Yaşadığımız toplum bana dışlayarak bakıyor. Ailem sülalem beni biliyor. Eğitimini tamamlamış diplomasını almış ayakları üzerinde duran bir insanım. Bu kimseyi ilgilendirmez” dedi. Antalya’da çok sayıda LGBT bireyi olduğunu ancak foruma katılım az olduğunu belirten konuşmacı, LGBT bireylerinin foruma daha fazla katılıp kendilerini anlatmaları gerektiğini dile getirdi. Direnişin başından bu yana Cumhuriyet Meydanı’nda ve direnişin içinde olduğunu dile getiren konuşmacı, “Çallı olaylarının başladığı gün gözünü kaybeden Vedat hastaneye getirildiğinde olay kayıtlara trafik kazası olarak geçti. Her ne kadar şuan Vedat iyi olsa da onun acısını ve burukluğunu hala yaşıyorum” dedi.

Kadın konuşmacı: Perşembe günü konuşulacak ve tartışılacak kadın sorununa dikkat çekerek, Gezi Parkı Direnişi sırasında 2 kadın arkadaşının gözaltına alındığını ve bu süreçte polislerin kadın bedeni üzerinden iğrenç hareketlerine maruz kaldıklarını dile getirdi.

Avukat bir konuşmacı direnişte yeni bir süreç başladığını dile getirerek, sadece Ethem’in değil diğer yaşamını kaybedenlerin katillerinin bulunup yargıya teslim edilmediği, gözlerini kaybeden ağır yaralı olan insanların sorumluların yakalanmadığını belirterek tepki gösterdi. Alanda ki sivil polislere de seslenen avukat, polislerin saldırganlığının 20 saattir ayaktayız diyerek açıklamalarına da tepki gösterdi. Avukat, “Sizi oraya eylemciler mi çağırdı? Sizi oraya eylemciler mi dikti. Eylemciler nasıl evlerine gidip uyuyorsa siz de gidip uyuyun.  1500-2500 TL maaş için ben adam öldürmem, hiçbir çocuğu dövmem, hiçbir engelliye su sıkmam. Zam isteyin. Bu parayla bu iş yapılmaz. Bu eylemler polise karşı AKP’ye oy verenlere karşı değildir. Benim de ailemde polis var. Benim de ailemde AKP ye oy vermiş insanlar. Teyzem beni dövebilir mi? Polis olan kuzenim gelip beni öldürebilir mi? Bizim aramızda böyle bir akrabalık var. Bu kadar yakınız birbirimize. Siz o meydanlarda kuzeni polis olan başka birini dövüyorsunuz” dedi. Türkiye’de insanların hoşgörülü olduğunu belirten konuşmacı, “Yıllardır Kürtlerle aramızda bir halk savaşı çıkarmaya çalışıyorlar. Başaramadılar. Biz hala komşu olarak oturuyoruz. Bu ülkede laik olan olmayan savaşı çıkarmaya çalıştılar. Onu da başaramadılar. Çünkü bu ülkeye laiklik Cumhuriyetten önce gelmişti. Benimsenmişti. Ben bir köylü çocuğuyum. Benim köyümde misafirliğe gidildiğinde kimse haremlik selamlık oturmaz. Üstelik bu köy sunni bir köy. Bu köyde kadınlar erkeklere sarılır. Bunda bir samimiyet vardır. Bunda cinsellik yoktur. Sapıklık yoktur”  dedi. Konuşmacının sözleri yoğun ilgi ve alkış topladı.

Büyükşehir Belediyesi ile sorunların halledilerek Cumhuriyet Meydanı’na yeniden Direniş Halk Kütüphanesi’nin açılacağı müjdesi verildi. Kütüphane gönüllüsü arkadaşlar tüm katılımcılardan kitap getirmesini istedi.
Gezi Parkı Direnişi’ne ilk günden itibaren katılan direnişçiler söz alarak yaşanan süreci anlattılar. Sürekli eylem ilkesinin ortadan kalkıp pasif direnişe geçildiği andan itibaren Cumhuriyet Meydanı’nda çadır kuranların sorunlar yaşamaya başladığını kaydeden direnişçi, sadece forumlarla değil eylem koyarak direnişe devam edilmesi gerektiğini belirtti. Sermayeye yönelik eylemler yapılabileceğini belirten direnişçi, AVM önlerinde bir saat boykot eylemi, oteller önünde eylem yapılabileceğini dile getirdi. Eylem olduğu zaman Antalya’nın duyduğunu dile getiren eylemsiz bir alanın provokasyona açık hale geldiğini dile getirdi. Meltem’de yapılan Stadyumun açılışının kimse tarafından duyulmadığını ve bu nedenle tepki gösterilmediğini belirten konuşmacı, 8 adet sedir ağacının yeterli olmadığını gerekirse bu eylemi erteleyerek tüm devrim şehitleri için bir orman oluşturulması gerektiğini dile getirdi.

Antalya Dayanışma Forumuna gelen önerileri hayata geçirmek adına komiteler ve yürütme kurulması gündem maddesine geçildi. Yatay bir örgütlenme ile önerilerin havada kalmaması hayata geçmesi ve uygulanması adına görev almak isteyen gönüllülerle komitelerin kurulması onaylandı. Yürütme ve komitenin nasıl oluşacağı tartışmaları yaşandı.

Söz alan bir konuşmacı komitelere gerek olmadığı burada yapılması gerekenin görüş ve önerileri dile getirmek olduğu internet üzerinden komiteler oluşturulabileceğini savundu.

Antalya Dayanışma’nın örgütlü bir yapı olmadığı örgütsüz insanların bir araya gelerek görüş öneri ve eylemleri ortaya koyduğu bir yapı olduğu tekrar vurgulandı. Örgütlü kurumların STK, Sendikalar ve Siyasi Partilerin yöntem, inanç ve politika farklılıkları nedeniyle bir araya gelemediği, ulusalcılarla Marksistlerin ayrıştığına dikkat çekilerek, bir araya gelmek istemeyen bu kurumların halkın baskısıyla bir araya getirileceği fikri kabul gördü.
Alkolsüz Küfürsüz Serbest Bölge Koordinasyon Gurubu kurarak Cumhuriyet Meydanı’nda komiteler oluşturmaya çalıştıklarını dile getiren bir direnişçi bu çabaların sonuçsuz kaldığını belirterek dayanışmanın önerileri hayata geçirebilecek bir yürütmeye ihtiyacı olduğunu dile getirdi.

Bir konuşmacı yıllardır herkesin üzerinde olan ölü toprağının kendi üzerine de çöktüğünü ve yaşanan süreçle bu toprağı üzerinden attığını dile getirerek “Bu süreç Roboski ve Reyhanlı’da yaşanan katliamın da unutturulamayacağı bir süreç olmalı” dedi.
Komiteleri oluşturmanın bir hata olduğunu dile getiren katılımcı, tüm STK, sendika ve siyasi partilerden temsilcilerin olması gerektiğini vurguladı. Antalya Dayanışma’nın temsilciler bir araya getirmek zorunda olduğunun altını çizdi.
Otel Çalışanları Sendika Başkanı Seyfi Bey söz alarak, STK’siz Sendikasız bir hareketin gençler tarafından nasıl düşünüle bildiğini sorguladı. Gençlere beğenmedikleri STK ve sendikaların yönetiminde görev alması çağrısında bulundu.

Konuşmacı önemli olanın yönetimde üretimde ve paylaşımda söz sahibi olmak olduğunu belirtti. Yakın bir zaman diliminde yerel seçimler olduğunu belirterek yerel seçimlere yönelik çalışmalar yapılması ancak genel seçimlerde sandığa gidilmemesi ve protesto edilmesi gerektiğini dile getirdi. Sandığa gidilmediği takdirde AKP hükümetinin hükümet kurumayacağını belirtti.
Konuşmacı herkesin bu kuşaktan ve gençlikten özür dilemesi gerektiğini belirtti. “Biz köşelerde siyaset egomuzu tatmin ederken, biz köşelerde sendikacı egomuzu tatmin ederken; bu kuşak çıktı zekasıyla meydanları doldurdu. Kaybedilmiş bir şey yoktur. Bu konuda kendinize haksızlık etmeyin. Bir ülke uyandı artık. Ne olur bu uşak dünkü acilci olarak adlandırılanların yaptığı hataya düşmesin. Bir siyasi parti, dernek kolektife dönüştürülmeye çalışılmasın. Bu hastalığa kapılırsak bir sonuç alamayız” dedi.

Bir konuşmacı Cumhuriyet Meydanı’nın yalnız bırakılmaması gerektiğini dile getirdi.
Konservatuar öğrencisi bir kadın katılımcı evlatlarını kaybeden anneler için bir ağıt yaktı.
Bir katılımcı diğer şehirlerdeki dayanışmalara ve forumlara mektup göndererek gönül birliğini anlatalım önerisinde bulundu. Bunun yanı sıra Ankara’ya gideceğini belirten katılımcı Ethem ile ilgili yazılacak metinleri Ethem’in annesine ulaştırabileceğini de dile getirdi.

Söz alan bir başka katılımcı “ÖSS’ye giriyorum sorular çalınıyor. Doktorlar tutuklanıyor. Avukatlar yerlerde sürükleniyor döve döve götürüyorlar. İşsizim KPSS’ye giriyorum her defasında bir sorun çıkıyor. Bunlardan bıktık artık. Bizim bir tane Atatürkümüz var. Ona dokunmayın” dedi.

Ethem Sarısülüğün katilinin serbest bırakıldığını söyleyen katılımcı bu konuyla ilgili eylem yapılması gerektiğini söyledi. Yapılacak eylemin sadece Ethemin katilinin serbest bırakılmasına tepki olamaması gerektiğini vurgulayarak, "Bingöl'de 16 yaşındaki bir genç kıza tecavüz edenlerin serbest bırakılmalarına, Abdullah Cömertin ve Mehmet Ayvalıtaş'ın katillerinin hala cezalandırılmamalarına, Vedat Oğuz'un bir gözünü kaybetmesine sebep olanlarının hala daha eylemlerde ellerinde gaz tüfeklerinin bize doğrultacak olmasına,  direniş boyunca tutuklanan ve gözaltına alınan direnişçilere yapılan işkencelere karşı bir tepki eylemi olması gerektiğini düşünüyorum. Bütün bu olayların hepsine tek bir eylemde ortak bir tepki koyacaksak eğer, en doğrusunun Cumhuriyet MEydanı'ndan adliyeye kadar yürüyüp, Adliye önüne bir siyah çelenk konulmasının doğru olacağını düşünüyorum "dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder