Antalya Dayanışma Yavuz Özcan Parkı 4. Gün
Konuşmacı: Sadece Antalya’yı değil tüm Türkiye’ye
yayılacak şekilde enternasyonal düşünerek çalışmalıyız.
Konuşmacı: Kentleşme sürecinden bahsederek, hızla
kentleşen şehirlerde evlerinde mahsur kalan çocukların başlattığı bir sürecin
parklarda forumlarla kentliler yarattığı dile getirildi.
Konuşmacı: Avukat olarak Antalya’da 3 gencin Katlı
Kapalı Otopark’ta yaklaşık 15 polis tarafından dövülmesi konusunda bilgi
verdik. Bizim gençlerimiz kum torbası değil diyerek tepki gösteren avukat,
ortada bir şikayet olmadığını gençlerin muhtemel olarak çok korkmuş ya da
korkutulmuş olabileceğini dile getirdi. Kamu davası olması yolunda çalışmalar
yapıldığını dile getiren Avukat, bu şiddete maruz kalan gençlerin yalnız
olmadıklarını ve çağdaş hukukçular derneği ile irtibata geçmesi gerektiğini
söyledi.
Ethem’in katilinin serbest bırakılmasına tüm forum
katılımcıları tepki gösterdi. “Ethem’in katili serbest, kız çocuğuna tecavüz
eden 4 başçavuş serbest diyerek Adalet sisteminde adalet olmadığını dile
getiren konuşmacı, kadınlar olarak yaşanan bu sürece dikkat çekmek için Antalya
Kadın Dayanışması olarak Perşembe günü saat 19.30’da Halk Bankası önünden
toplanarak bir yürüyüş yapacaklarını dile getirdi. Antalya Dayanışma’nın da
destek vereceği yürüyüşün ardından Perşembe gün ki forumun ana temasının “Kadın
Sorunları” olması belirlendi.
LGBT bireyi olduğunu dile getiren Lezbiyen bir kadın
Gezi Parkı sürecinde Türkiye Millet Meclisi’nde milletvekilinin eşcinsellere
sapık dediği için katıldığını dile getirdi. Bunun yanı sıra hayvan haklarını
savunmak içinde meydanlara geldiğini dile getiren LGBT bireyi forumda
görüşlerini belirtmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi.
LGBT bireyi Gay bir erkek, “Yaşadığımız toplum bana
dışlayarak bakıyor. Ailem sülalem beni biliyor. Eğitimini tamamlamış
diplomasını almış ayakları üzerinde duran bir insanım. Bu kimseyi
ilgilendirmez” dedi. Antalya’da çok sayıda LGBT bireyi olduğunu ancak foruma
katılım az olduğunu belirten konuşmacı, LGBT bireylerinin foruma daha fazla
katılıp kendilerini anlatmaları gerektiğini dile getirdi. Direnişin başından bu
yana Cumhuriyet Meydanı’nda ve direnişin içinde olduğunu dile getiren
konuşmacı, “Çallı olaylarının başladığı gün gözünü kaybeden Vedat hastaneye
getirildiğinde olay kayıtlara trafik kazası olarak geçti. Her ne kadar şuan
Vedat iyi olsa da onun acısını ve burukluğunu hala yaşıyorum” dedi.
Kadın konuşmacı: Perşembe günü konuşulacak ve
tartışılacak kadın sorununa dikkat çekerek, Gezi Parkı Direnişi sırasında 2
kadın arkadaşının gözaltına alındığını ve bu süreçte polislerin kadın bedeni
üzerinden iğrenç hareketlerine maruz kaldıklarını dile getirdi.
Avukat bir konuşmacı direnişte yeni bir süreç
başladığını dile getirerek, sadece Ethem’in değil diğer yaşamını kaybedenlerin
katillerinin bulunup yargıya teslim edilmediği, gözlerini kaybeden ağır yaralı
olan insanların sorumluların yakalanmadığını belirterek tepki gösterdi. Alanda
ki sivil polislere de seslenen avukat, polislerin saldırganlığının 20 saattir
ayaktayız diyerek açıklamalarına da tepki gösterdi. Avukat, “Sizi oraya
eylemciler mi çağırdı? Sizi oraya eylemciler mi dikti. Eylemciler nasıl
evlerine gidip uyuyorsa siz de gidip uyuyun.
1500-2500 TL maaş için ben adam öldürmem, hiçbir çocuğu dövmem, hiçbir
engelliye su sıkmam. Zam isteyin. Bu parayla bu iş yapılmaz. Bu eylemler polise
karşı AKP’ye oy verenlere karşı değildir. Benim de ailemde polis var. Benim de
ailemde AKP ye oy vermiş insanlar. Teyzem beni dövebilir mi? Polis olan kuzenim
gelip beni öldürebilir mi? Bizim aramızda böyle bir akrabalık var. Bu kadar
yakınız birbirimize. Siz o meydanlarda kuzeni polis olan başka birini
dövüyorsunuz” dedi. Türkiye’de insanların hoşgörülü olduğunu belirten
konuşmacı, “Yıllardır Kürtlerle aramızda bir halk savaşı çıkarmaya
çalışıyorlar. Başaramadılar. Biz hala komşu olarak oturuyoruz. Bu ülkede laik
olan olmayan savaşı çıkarmaya çalıştılar. Onu da başaramadılar. Çünkü bu ülkeye
laiklik Cumhuriyetten önce gelmişti. Benimsenmişti. Ben bir köylü çocuğuyum.
Benim köyümde misafirliğe gidildiğinde kimse haremlik selamlık oturmaz. Üstelik
bu köy sunni bir köy. Bu köyde kadınlar erkeklere sarılır. Bunda bir samimiyet
vardır. Bunda cinsellik yoktur. Sapıklık yoktur” dedi. Konuşmacının sözleri yoğun ilgi ve alkış
topladı.
Büyükşehir Belediyesi ile sorunların halledilerek
Cumhuriyet Meydanı’na yeniden Direniş Halk Kütüphanesi’nin açılacağı müjdesi
verildi. Kütüphane gönüllüsü arkadaşlar tüm katılımcılardan kitap getirmesini
istedi.
Gezi Parkı Direnişi’ne ilk günden itibaren katılan
direnişçiler söz alarak yaşanan süreci anlattılar. Sürekli eylem ilkesinin
ortadan kalkıp pasif direnişe geçildiği andan itibaren Cumhuriyet Meydanı’nda
çadır kuranların sorunlar yaşamaya başladığını kaydeden direnişçi, sadece
forumlarla değil eylem koyarak direnişe devam edilmesi gerektiğini belirtti.
Sermayeye yönelik eylemler yapılabileceğini belirten direnişçi, AVM önlerinde
bir saat boykot eylemi, oteller önünde eylem yapılabileceğini dile getirdi.
Eylem olduğu zaman Antalya’nın duyduğunu dile getiren eylemsiz bir alanın
provokasyona açık hale geldiğini dile getirdi. Meltem’de yapılan Stadyumun
açılışının kimse tarafından duyulmadığını ve bu nedenle tepki gösterilmediğini
belirten konuşmacı, 8 adet sedir ağacının yeterli olmadığını gerekirse bu
eylemi erteleyerek tüm devrim şehitleri için bir orman oluşturulması
gerektiğini dile getirdi.
Antalya Dayanışma Forumuna gelen önerileri hayata
geçirmek adına komiteler ve yürütme kurulması gündem maddesine geçildi. Yatay
bir örgütlenme ile önerilerin havada kalmaması hayata geçmesi ve uygulanması
adına görev almak isteyen gönüllülerle komitelerin kurulması onaylandı. Yürütme
ve komitenin nasıl oluşacağı tartışmaları yaşandı.
Söz alan bir konuşmacı komitelere gerek olmadığı
burada yapılması gerekenin görüş ve önerileri dile getirmek olduğu internet
üzerinden komiteler oluşturulabileceğini savundu.
Antalya Dayanışma’nın örgütlü bir yapı olmadığı
örgütsüz insanların bir araya gelerek görüş öneri ve eylemleri ortaya koyduğu
bir yapı olduğu tekrar vurgulandı. Örgütlü kurumların STK, Sendikalar ve Siyasi
Partilerin yöntem, inanç ve politika farklılıkları nedeniyle bir araya
gelemediği, ulusalcılarla Marksistlerin ayrıştığına dikkat çekilerek, bir araya
gelmek istemeyen bu kurumların halkın baskısıyla bir araya getirileceği fikri
kabul gördü.
Alkolsüz Küfürsüz Serbest Bölge Koordinasyon Gurubu
kurarak Cumhuriyet Meydanı’nda komiteler oluşturmaya çalıştıklarını dile getiren
bir direnişçi bu çabaların sonuçsuz kaldığını belirterek dayanışmanın önerileri
hayata geçirebilecek bir yürütmeye ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Bir konuşmacı yıllardır herkesin üzerinde olan ölü
toprağının kendi üzerine de çöktüğünü ve yaşanan süreçle bu toprağı üzerinden
attığını dile getirerek “Bu süreç Roboski ve Reyhanlı’da yaşanan katliamın da
unutturulamayacağı bir süreç olmalı” dedi.
Komiteleri oluşturmanın bir hata olduğunu dile
getiren katılımcı, tüm STK, sendika ve siyasi partilerden temsilcilerin olması
gerektiğini vurguladı. Antalya Dayanışma’nın temsilciler bir araya getirmek
zorunda olduğunun altını çizdi.
Otel Çalışanları Sendika Başkanı Seyfi Bey söz
alarak, STK’siz Sendikasız bir hareketin gençler tarafından nasıl düşünüle
bildiğini sorguladı. Gençlere beğenmedikleri STK ve sendikaların yönetiminde
görev alması çağrısında bulundu.
Konuşmacı önemli olanın yönetimde üretimde ve
paylaşımda söz sahibi olmak olduğunu belirtti. Yakın bir zaman diliminde yerel
seçimler olduğunu belirterek yerel seçimlere yönelik çalışmalar yapılması ancak
genel seçimlerde sandığa gidilmemesi ve protesto edilmesi gerektiğini dile
getirdi. Sandığa gidilmediği takdirde AKP hükümetinin hükümet kurumayacağını
belirtti.
Konuşmacı herkesin bu kuşaktan ve gençlikten özür
dilemesi gerektiğini belirtti. “Biz köşelerde siyaset egomuzu tatmin ederken,
biz köşelerde sendikacı egomuzu tatmin ederken; bu kuşak çıktı zekasıyla
meydanları doldurdu. Kaybedilmiş bir şey yoktur. Bu konuda kendinize haksızlık
etmeyin. Bir ülke uyandı artık. Ne olur bu uşak dünkü acilci olarak
adlandırılanların yaptığı hataya düşmesin. Bir siyasi parti, dernek kolektife
dönüştürülmeye çalışılmasın. Bu hastalığa kapılırsak bir sonuç alamayız” dedi.
Bir konuşmacı Cumhuriyet Meydanı’nın yalnız bırakılmaması
gerektiğini dile getirdi.
Konservatuar öğrencisi bir kadın katılımcı
evlatlarını kaybeden anneler için bir ağıt yaktı.
Bir katılımcı diğer şehirlerdeki dayanışmalara ve
forumlara mektup göndererek gönül birliğini anlatalım önerisinde bulundu. Bunun
yanı sıra Ankara’ya gideceğini belirten katılımcı Ethem ile ilgili yazılacak
metinleri Ethem’in annesine ulaştırabileceğini de dile getirdi.
Söz alan bir başka katılımcı “ÖSS’ye giriyorum
sorular çalınıyor. Doktorlar tutuklanıyor. Avukatlar yerlerde sürükleniyor döve
döve götürüyorlar. İşsizim KPSS’ye giriyorum her defasında bir sorun çıkıyor.
Bunlardan bıktık artık. Bizim bir tane Atatürkümüz var. Ona dokunmayın” dedi.
Ethem Sarısülüğün katilinin serbest bırakıldığını
söyleyen katılımcı bu konuyla ilgili eylem yapılması gerektiğini söyledi.
Yapılacak eylemin sadece Ethemin katilinin serbest bırakılmasına tepki
olamaması gerektiğini vurgulayarak, "Bingöl'de 16 yaşındaki bir genç kıza
tecavüz edenlerin serbest bırakılmalarına, Abdullah Cömertin ve Mehmet Ayvalıtaş'ın
katillerinin hala cezalandırılmamalarına, Vedat Oğuz'un bir gözünü kaybetmesine
sebep olanlarının hala daha eylemlerde ellerinde gaz tüfeklerinin bize
doğrultacak olmasına, direniş boyunca
tutuklanan ve gözaltına alınan direnişçilere yapılan işkencelere karşı bir
tepki eylemi olması gerektiğini düşünüyorum. Bütün bu olayların hepsine tek bir
eylemde ortak bir tepki koyacaksak eğer, en doğrusunun Cumhuriyet MEydanı'ndan
adliyeye kadar yürüyüp, Adliye önüne bir siyah çelenk konulmasının doğru olacağını
düşünüyorum "dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder