Bugün ilk kez umut verici bir katılımla bir araya geldik. Tanışma ve nereden haber aldınız, faslından sonra çay ve börek eşliğinde sohbetimiz başladı. Zaman zaman dağılan, sonra yine toparlanan sohbetimizi sistematik bir biçimde aktarmak zor yine başlıklar vermeye çalışacağım.
Parkın Konumu ve Korku
Sürekli tartıştığımız konulardan biri olan Eyüp ilçesinde Gezi Parkı Eylemlerine karşı önyargılı yaklaşabilecek insan sayısının yüksek olduğu, bunun bir güvenlik sorunu oluşturup oluşturmayacağı konusu tekrar gündeme geldi. Katılımcıların farklı görüşlerini temsil eden cümleler şöyle;
· Eyüp Spor’un taraftar grubu Gezi Eylemlerine destek verdi. Onlarla iletişime geçsek, onların lokalini falan kullanarak bu güvenlik sorununu ortadan kaldırabiliriz. Bir koşuşturma olsa etrafta hemen hepimiz tedirgin olup, çevremize bakıyoruz bu da bir gerçeklik.
· Her yerde saldırı riski var. Bu gün Yoğurtçu Parkı’na bile bir saldırı gerçekleşebilir ki orada yaşayanların genel profili buradan bambaşka. Bu kaygıdan biraz uzaklaşmak gerek. Deneyip göreceğiz ne olacağını. Taraftar Grubuyla da iletişime geçeriz gerekirse onlar buraya gelir.
· Ben çok uzun yıllardır Eyüp’teyim. Burası siyasetin çok açık edilmediği bir yerdir. 44 yıl sonra kendi mahallemde tencere-tava çalındığını duymak benim için büyük bir sürpriz oldu. Bu bir ilk. Yeniköy’de yaşanan olay talihsizdir ancak korkmamak gerekir. Zaten Parklar her halde kutsal mekânlar olmayacak. Bu ilelebet sürdürülebilecek bir şey değil. Şu anda burada gerçekleşen bu tanışma, sohbet etme hali çok değerli. Kaygıları bırakıp buna yoğunlaşmak gerek.
· Peki, başladığımız bu mücadelenin içinde korkuyla mücadele de yok mu? Gerekiyorsa canımız yanacak, zaten yanmadı mı? Ben kendi halinde bir ev hanımıydım ama artık istifa ediyorum. Saldırılar olursa gerçek provokatörler de daha çok ortaya çıkar. Ben korkmuyorum! Ne olacaksa olsun.
· Eyüp’te endişeli olmayalım ama ayakları yere sağlam basmakta fayda var. Ağır ağır ve temkinli gitmeli. Etkinlikleri zamana yaymalıyız.
· Şu an toplandığımız yere çok yakın olan bir Rami Parkı var. Orası yaşayanların profili açısından daha uygun olabilir. Orada daha güvenli hissedebiliriz.
· Bu benim içime sinmiyor. Burasının bizim için sembolik bir değeri de var. Metin Göktepe’nin cesedi cansız bedeni düştü bu parka. Bu civarda öldürüldü ve buraya bırakıldı. İşte şu duvar onun düşüp öldüğü iddia edilen duvar. Aslında bizim için burası Metin Göktepe Parkı. Bu yüzden buradan hemen vazgeçmemek gerekir.
Not: Bu gece aramızda tesadüfen Metin Göktepe’nin yakın arkadaşlarından olan kendisi de gazeteci bir arkadaşımızın bulunması ve bu konuşmalardan sonra kendini tanıtması benim için gecenin en anlamlı anlarından biriydi. Eminim diğer arkadaşlarım da benzer şeyler hissetmişlerdir.
Tüm bunlar konuşulurken genelde yaşları Y kuşağına girmeyenler fikirlerini aktarmıştı ve herkes gençler konuşmuyor, onları dinlemeye geldik siz ne düşünüyorsunuz deyince konuşmanın seyri değişti. Bir arkadaşımız, “bu konuştuklarımız tamam da bu akşam bunun notlarını paylaşsak bir karar yazabilir miyiz? Bence yazamayız. Daha somut gitmek, karar almak ve uygulamak gerekir” dedi. Bunun üzerine karar alabilmek için bu hareketin nasıl bir hareket olduğu konusunda ortaklaşmak gerektiği konusunda hem fikir olundu.
Gezi Parkı Olayları Nasıl Bu Noktaya Geldi?
Tam Olarak Ne Oldu?- Ne olacak?
Temsili cümleler şöyle;
· Bir kişi var ben artık ona kişi diyorum. Bunun susturulması gerek artık. Parkla meselenin ilgisi yok. Bu düzene yeter artık. Gerçekleri söylemek lazım, ben Aleviyim, bu ülkede Sivas Katliamı oldu, Maraş Katliamı oldu, kimlerin döneminde olduğunu hepimiz biliyoruz. Ya bu Halk Partisinin başını tutan biziz bu nasıl oluyor? Bu sadece AKP meselesi değil.
· Değil tabii ki ama şunu söylemek lazım; Ben hep solcu bir gelenekten geliyorum. Buna rağmen ilk zamanlar öyle iyi çalıştılar ki ben de çoğu kez takdir ettim. Bundan önceki dönemlerde elde edemeyeceğim sonuçları bireysel şikâyetlerimle elde edebildim. Tanıdık sokmadan, bir vatandaş olarak sorunlarımı anlatabileceğim muhatap buldum yerel yönetimlerde. Bizim için yeni bir şeydi bu. Bu hizmetleri daha sonra kalkan olarak kullandılar. Kapımızın önüne asfalt dökülmesi gerekiyorsa ve bir belediye bunu yapıyorsa bize yetiyor milletçe, bizden uzakta yapılanları hemen göz ardı edebiliyoruz. Dolayısıyla çok insan ikna oldu ve inandı. Ancak son dönem üst üste yapılanlar işin rengini değiştirdi. İnsanlar fark etmeye başladılar bir sürü şeyi.
· Ama yine de mesele AKP meselesi değil. Mesela taraftarlar birleşti. Örneğin Eyüp Spor son maçlarda sürekli “Eyüp bizimdir, bizim olacak” şeklinde slogan atmaya başladılar. Gezi Direnişine katıldılar. Gençler başı çekti, kadınların sayısı ezici bir üstünlükteydi bunları iyice analiz etmek gerek. Bir fay kırıldı Türkiye’de. Ben Gezi Parkındaydım. Oradaki insanların çoğu örgütsüzdü ama öyle bir ruh oluştu ki uzaktan bakınca sanki bu insanlar günlerdir hücre evlerinde toplantı yapıyorlarmış gibiydiler. O barikatların kurulması, parkın komün hale gelmesi ve o dayanışma ruhu. Ne oldu da biz bu kadar bölünmüşken böylesine bir araya geldik? Ben bunu gençlerden dinlemek istiyorum.
· Ben Y kuşağını üç seneyle kaçırmış biri olarak şu kadarını söyleyebilirim. Biz hiç birimiz evden çıkarken devrim yapmaya çıkmadık. Bir rejimi komple değiştireceğiz de demedik. Bu sınıf temelli bir hareket değildi kimse hayal kurmasın. Bu gün Sosyalist bir devrim yaptık diyelim, bu küresel ve kapitalist dünya düzeninde karşılaşacağımız güçlüklerin cefasına katlanabilecek bir kitle değiliz bundan eminim. Çok temel bir dert vardı orada. Biz sadece daha fazla Demokrasi istedik. Bu hareketin başını çekenlerin akıllı telefon, tablet kullanan insanlar olduğunu unutmayalım. Bu anlamda aslında Gezi Parkı ile başlayan hassasiyet şu anda demokrasi kültürünün yerleştiği tüm ülkelerde son derece oturmuş vatandaşlık bilincine dönüşmek zorunda. Yani artık adaletin, yasaların takipçisi olacağımızın, kimsenin bu ülkeyi şirket yönetir gibi yönetemeyeceğinin sinyallerini verdik. Yanlış uygulamalar, hukuksuz işler artık gizli saklı yapılamayacak. Bizler bunun takipçisi olmalıyız. Siyasilerin bölücü, ayrıştırıcı politikalarından sıkıldık. Biz onlar olmadan yan yana durabildiğimizi gösterdik. Herkes daha özgür ve demokratik bir ülkede yaşamak istiyor.
· Bu da gösteriyor ki biz kendimizi bir kalıba sokmak, partileşmek zorunda değiliz. Sivil bir inisiyatif olmak önemli, partileşmek siyasete girmek şart değil.
· Aslında şu anda yaptığımız da siyaset.
· Şimdilik belki ama ilerisi için siyasete girmeden olmaz. Hiçbir şey elde edilemez.
· Kurumsal bir kalıba girmek zorunda değiliz, bireysel eylemlerle farkındalık yaratmak, böyle buluşup, tanışıp yalnız olmadığımızı bilmek bile önemli.
· Doğrusu bunun nereye evirileceğini şu anda kimse bilmiyor. Sürecin doğal bir seyri var. Bir süre sokaktaydık, tencere tava çaldık sonra onun zamanı doldu. Şimdi parklardayız ve bir süre sonra, bu da başka bir yere evirilecek. Önemli olan sürekli kendimizi yenileyerek bu mücadeleyi sürdürmektir.
· Biz darbeleri gören kuşak olarak ümidimizi tamamen kaybetmiş, kafamızı kuma gömmüştük. Sloganla, eylemle hiçbir şey olamayacağına inanmıştık artık. Gençler bizi şaşırttı ve umutlarımızı yeşertti. Onlar başı çekti biz arkalarında durduk. Artık bize taş çıkartacak hikâyeleri var.
· Siz o kadar uğraşıp bir komün bile kuramamışsınız nabeer? J
· Gençlerin önden devam etmesi gerek, yeni bir dil kurdular, yöntemleri farklı. Biz eski geleneklerimizi dayatmadan onları dinlemeliyiz.
· Ama bu gençler de içlerinden bir Deniz Gezmiş, çıkarmalılar. Aydınları ve tecrübelileri bu sohbetlere katmalılar.
· İlla bunu beklememek lazım.
· Şimdi Eyüp özelinde bir vizyon ve misyon belirlemek gerekir.
· Olaylardan bihaber insanlara bunu nasıl anlatacağız.
· Burada saldırı olur korkusuyla gelemeyen insanlar var onların korkularını yenmeleri için bir şeyler yapmak gerek.
· Bir dernek ya da parti olarak değil yine bireysel eylemlerle olmalı bu.
· Bir de şu kara mizah artık tadında kalmalı. Hükümeti karalamak doğru bir yaklaşım değil. Artık belgelerle konuşmak gerek. Bizim kendimizi anlatmamız gerek bu “çok zekiyiz” söylemi doğru değil.
· En güçlü argüman olarak karşımıza “bundan öncekiler ne yaptı? Bu adamlar bir sürü iyi şey yaptı” söylemi olarak çıkıyor. Bunu doğru bir dille izah etmek gerek.
Neler Yapabiliriz?
· İnsanlarla tek tek, sakince ve sabırla konuşmak gerek. En azından parka oturmaya gelen diğer insanlarla.
· Direk konuşmak iyi fikir değil büyük önyargılarla karşılaşabiliriz.
· Karanfillerimizi alıp esnaf ziyareti mi yapsak?
· Eyüp esnafı genelde dışarıdan gelir. Eyüplü olanlar da parkta görülmek istemeyecektir ama birlikte oturan sohbet eden gençlere böyle yaklaşılabilir.
· Köy Dernekleri ve STK’ları ziyaret etsek?
· Buradaki köy derneklerini ve STK’ları az çok bilirim. Şimdi seçim üzeri onların kaygıları başka, oy pazarlığıyla kazanım elde etmek isteyeceklerdir. Çok faydası olmayacağını düşünüyorum. Hem zaten adı üzerinde sivil toplum örgütü onun bize gelmesi gerek.
· Ben Atatürk sevgisinin aşılanması gerektiğini düşünüyorum. Eyüp olarak bir Anıtkabir gezisi düzenlesek? Hem gezi olunca gelmekten çekinen insanlar da katılır.
· Ben buna çok sıcak bakmıyorum. Gezi Parkı ruhu açısından, ideolojik temsiliyeti olan etkinliklerden kaçınmalıyız. Örneğin Gezi’de “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı eleştiriliyordu. “Ben vicdani retçiyim, kimsenin askeri değilim” diyenler vardı.
· Ev hanımları, ev gezmelerine gidip insanlarla sohbet ederken iyi bir dille anlatsın gerçekleri. Doğru bir dil kurulursa etkisi olur.
· Buradaki sayıyı çoğalttığımızda çeşitli konu başlıklarında forumlar düzenleyebiliriz. Bunun için Taksim Dayanışması’ndan da destek alabiliriz.
· Ramazan oldukça yakın. Bir akşam Parkta iftar yapalım.
· Güzel bir müzik dinletisi yapabiliriz.
· Benim bir fikrim var bu aslında yeni bir şey değil ama kendimize uyarlayabiliriz. Faili Meçhul Kıyak kartı.
FAİLİ MEÇHUL KIYAK KARTI
DİĞER TÜM PARKLARIN DEĞERLENDİRMESİNİ DE RİCA EDERİZ
Üzerinde “Faili Meçhul Kıyak kartı” yazan kartvizitler bastırarak herkesin bireysel olarak gerçekleştirebileceği bir eylem. Eylem gün içinde hiç tanımadığınız birisine tamamen karşılıksız bir iyilik yapıp kartı vermeniz ve yanından uzaklaşmanızla gerçekleşiyor. Kartın üzerinde şöyle bir ibare var. “Eğer size yapılan bu iyilik hoşunuza gittiyse siz de birine bir iyilik yapıp bu kartı başkasına verin”. Yapılacak iyilik tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış. Birisi için akbil basmaktan, torbalarını taşımasına yardım etmeye kadar birçok şey yapılabilir. Ayrıca biz kartvizitin üzerine kendi parkımıza yönlendirecek bir yazı da koymayı düşündük. Örneğin “Her akşam saat 21:00’de Hz Halit Parkında buluşuyoruz, istersen gel” gibi bir ifadeyle merak edip gelenlerle diyalog kurabileceğimizi konuştuk. Diğer parklarda da değerlendirilmesi dileğiyle…
SON OLARAK
Bu gece bizim için çok güzel bir geceydi. Dün söz veren herkes sözünü tuttu. Çaylarımız, böreğimiz, gitarımız vardı. Sayımız yirminin üzerindeydi. Bu gün ilk defa katılanlar “aslında biz daha kalabalık bekliyorduk deyince” ilk günden beri orada olan 4-5 kişi göz göze gelip tatlı tatlı tebessüm ettik. İlk gün aynı parkın içinde bekleşip birbirini tanımadığı için buluşamayan 4-5 kişiden sonra bu gün geldiğimiz noktanın bizde yarattığı heyecan tarifsiz. Değil mi ki bu hale geldik demek ki daha güzel günler de bizi kapıda bekliyor. İki güzel şarkı söyleyip büyük umutlar ve huzurlu bir gülümsemeyle dağıldık.
Özgürleşen tüm parklara Eyüp’ten selam olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder