29 Haziran 2013 Cumartesi

Adana Atatürk Parkı Forum Notları (27 Haziran)


27.06.2013 Atatürk Parkı Forum Notları
Yaklaşık 65-70 kişinin katılımıyla gerçekleşen Forum notlarıdır.

- Eylem farklı bir biçimde devam etmeli.  Örneğin sporcular maçlara çıktıklarında birşeyleri protesto etmek için kollarına siyah bir bant takıyorlar. Böyle birşey yapılabilir. Takım elbisesiyle işe giden birisi gömleğinin üstüne bağlayabilir.  Tişört giyen birisi koluna bağlayabilir. Birşekilde devam etmesi gerekiyor eylemlerin. Bir de şunu söylemek istiyorum. Polislerin içersinde AKP yanlısı polisler var. Onlar sayesinde polis olmuş insanlarda var. Duyguları ile hareket ediyorlar. Herhangi bir durumda buna göre davranıyorlar. Sert müdahelede bulunabiliyorlar. Ama tam tersi olarak gelen emire direnen polislerde var.
 AKP gitmiş olsa CHP, MHP veya bir başka parti gelmiş olsa çok farklı mı olur? Hayır olmaz. İktidar partisinin değişmesinden ziyade sistemin değişmesi gerekiyor. Kadrolaşma her zaman vardı. Belki bu hükümette şimdiye kadarkinden daha fazla oldu. Ama yine de kadrolaşma her zaman oldu.

- Gözlemlediğim kadarıyla sayımız azaldı diye insanların biraz morali bozuluyor.  Ben sayımızın azaldığına inanmıyorum. Buraya gelmeyen insanlar var ama ben bu ruhun devam ettiğine inanıyorum. Kimse moralini bozmasın. 1 Haziranda ki kalabalık hala burada. Belki gelemiyorlardır, belki çekiniyor ya da sayıyı az görüp de gelmiyorlardır. Bu arada bugün parkın ışıklarını karartmışlar. Bu bir psikolojik baskı. Yapsınlar. Bizi yıldıramazlar. Hiç korkmayın. Hiç moraliniz bozulmasın. Herkes gelmeye çalışıyor.

- Sayımızın az olmasının en büyük sebebi insanların haberinin olmaması. Çoğu kişi bana soruyor. Daha devam ediyor mu diye.
Buraları bilmeyenler de var. Biz bu semtin insanı olduğumuz için biliyoruz.

- Ben bu parka yakın oturuyorum. Daha önceleri hava karardığı zamanlar bu parka gelmeye çekiniyordum. Ama şimdi burada bir sürü insan var. Buraya gelip konuşabiliyor, birbirimizi dinleyebiliyoruz. Burada her görüşten insan var.

- Bir soru sorabilir miyim? Neden korkuyordun bu parka gelmeye?

- Burada oturan bir takım adamlar oluyordu. Ya da nasıl adlandıracağımı bilmiyorum ve bir hata yapmak istemiyorum ama travesti olan insanlar da bu parktaydı. Burada ilave edeceğim bir şey var. Önceden saygı duymuyordum bu insanlara. Çekiniyordum.  Ama artık çok saygı duyuyorum. Ben homofobik bir insandım. Toplumun dayatmasından kaynaklı bir sorundu bu. Korkuyordum ama şimdi bunu yendiğimi düşünüyorum.

- Arkadaşlar hepimizin yerleşik korkuları var. Az önce ben de forumun başlamasını beklerken, burada benden başka bir adam daha vardı. 60 yaşında bir kadın olarak ben, eğer gençler gelmezse ne yaparım diye düşündüm. Korkmadım dersem yalan söylemiş olurum. Yerleşik korkularımız var.

- Ben 2 senedir Atatürk Parkının yanındaki bir binada oturuyorum. Ben ve kızım sürekli olarak parktan yararlanıyoruz. Bunu belirli saatler içinde yapıyoruz. Fakat gece karanlık olduğunda özellikle bu kısımlarda  - ki bu parkın güvenlik görevlileri var ama yoğun olarak iç kısımlarda geziyorlar -  tinerciler, sokak çocukları, hayat kadını olan transeksüeller olurdu. Korkardık. Bunu bu eylemle birlikte biraz değiştirebildik. Örneğin tinerci çocuklar burada çadırlarda kalan insanlarla çok iyi ilişkiler geliştirdiler. Şimdi onlarda bizden. Artık bu parkta korkulacak hiçbirşey kalmadı. Eskiden bende korkuyordum. Karanlık olunca evime çıkıyordum. Ama şimdi transseksüel arkadaşlarımızda bizimle birlikte. Tinerci çocuklarda ki bırakmak istiyor çok büyük bir çoğunluğu. Gördüğünüz her tinerci ile her sokak çocuğu ile konuşmanızı size şiddetle tavsiye ederim. Almaya çok açıklar çünkü. Ve aynı şekilde eşcinselleri de transeksüelleri, travesitleri de dışlamamanızı, onlarla da konuşmanızı tavsiye ederim. Hiçkimseye hiçbir zararları yok. Sadece insanlık ve sevgi istiyorlar. 

- Herkesten özür dilerim. Ben 17 senedir burdayım. Başkasından gördüğüm zararı onlardan görmedim. Gelirler, oturular, giderler. Ne yapıp ettikleri beni ilgilendirmez. Kim ne yapıyorsa kendine yapıyor. Öteki dünyada herkes hesabını verecek. Yani kimisi orada çay içer, kimisi bira, şarap içer. Kimisi orada kız arkadaşıyla oturur. Bunlar benim sorunum değil.

- Ben de bu semtte oturuyorum. Bu park ile ilgili benim de korkularım vardı. Ama sebep insanları yargılamak değildi. Kim ne isterse onu yapıyor. Bu sorun değil. Benim tek sorunum burdaki ışıklandırma. Ben herkesle bunu paylaşıyorum. Eğer bu parkta yeterli ışıklandırma olsaydı ben rahatlıkla yürüyebilirdim. Şu haliyle karşıma kimin çıkacağını ne zaman çıkacağını bilemiyorum. Bu nedenle baskı yapalım ve parka daha fazla ışık sağlayalım.

- Ben bu öneriye kesinlikle katılıyorum. Bir şikayet formu hazırlayalım. Burda bulunan herkes tanıdıklarına da söylesin. Bir şekilde burda birleştirelim. Ve hep birlikte belediyeye dilekçe ile isteklerimizi sunalım.

 - Bu eylemler korku duvarlarını yıkmamızı sağladı. Hayatımdaki ilişkiler çok fazla iş odaklı  yani kısaca çıkar odaklıydı.  Son 20-25 gündür hem bu parkta, hem eylemler sırasında insanlarla kurduğum ilişkiler ise çok farklıydı. İnsanlara karşı önyargımızı yendik. İnsanlara duyduğumuz korkuyu aştık. Bu da bana göre eylemlerin çok önemli bir katkısıdır. Bundan sonraki aşamalarda ilişkilerin daha sağlıklı kurulacağını ümit ediyorum.

- İçinde bulunduğumuz sistemin temel amacı, insanları, %99,9'u genetik olarak aynı olan insanları birbirinden farklı olduğuna inandırmaya çalışmasıdır. Örneğin az önce sokak çocuğu, tinerci, seks işçisi, transeksüel gibi niteliklerle belirlediğimiz insanlarla aynı parkı kullanmaktan koktuğumuzdan bahsettik. Transeksüel bireylerin, seks işçisi bireylerin,  sokak çocuklarının, tinerci çocukların toplum içerisinde yarattığı suç oranı bizim bildiğimizden düşündüğümüzden çok daha azdır. Ama ters taraftan medya, her sokak çocuğu ile ilgili, transeksüel bireylerle ilgili problemleri bizim gözümüzün önüne sokar ki, parklardan, bahçelerden, toplumsal hayattan, kamusal alandan bu insanlarla karşılaşmamak için uzak durmamız sağlansın. Örneğin bir tinerci suç mu işledi. Medya da ikinci üçüncü sayfada en önde çıkıyor. Bir transeksüel birey suç işlemeye mi devam etti, parkar güvenli değil deniyor. Bunu da aileler üzerinden çocuklara aktarıyor. Biraz önceki arkadaşım korkuları olduğundan bahsetti. Bu büyük ihtimalle kendi yarattığı bir korku değil. Daha çok hepimizin annelerimizden babalarımızdan miras olarak aldığımız korkulardır bunlar. Bana da söylendi. Gitme oraya, orada tinerci çocuklar var, transeksüeller var. Ben de diyorum ki transeksüel bir bireyden veya tinerci bir çocuktan o yılda iki üç tane üçüncü sayfada gördüğümüz bıçaklama haberlerinden dolayı korkmak zorunda değilim. Milyon tane adam var böyle. 2, 3 tane suç çıkarıyor, bak diyor çıkma, gitme sokağa! Dünyada ki çoğu suç bireyler tarafından, halk tarafından değil, devletler tarafından yaratılıyor. Ben hayatımda tinerciden, transeksüelden görmediğin şiddeti devletten, polisten gördüm. TOMA'dan, Akrep'ten gördüm.

- Korkularımızdan bahsettik. Ama aslında korkmamalıyız. Artık herkes tepkisini göstermeye başladı. Bu iyi birşey. Buna sevinmeliyiz. Bir sorundan bahsedildi. Ama bunlar halledilmeyecek sorunlar değil. Başımızda daha büyük bir bela var. O belanın da ne olduğunu herkes biliyor herhalde. Onlar gittikten sonra, daha özgür ve daha demokratik bir şekilde  bu sorunların hepsi çözülür. Onların derdi ise sorunları çözmek değil. Kategorize etmek, bölmek. Bunu da çok iyi yapıyorlar. Ama ilk defa olarak bunu çok kolay yapamayacaklarını anladılar. Şimdi sizden ricam yarın gelirken yanınızda 2 kişi daha getirin. Bu şekilde sayımız çok artacaktır. Çok basit aslında. Ben kardeşimle gelebiliri. Annemiz, babamızla gelebiliriz. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Devlet ve Hükümet. Bunları birbirinden ayıralım. Devlet baki, hükümet geçicidir. Herkes hükümetin polisi değil. Devletin polisleri de var. Polisleri de o kadar yargılamayalım.

- Bir duyuru yapmak istiyorum. Cumartesi günü saat 18:00'de bir eylem var. Eylemin konusu şu: Bizim TOMA'ya ihtiyacımız yok, biz kendi kendimizi ıslatabiliriz. Bİr nevi su oyunu. Su savaşı demiyorum. Su oyunu.

- Merhabalar. Tolstoy'un güzel bir lafı vardır. "Bütün insanlar dünyayı değiştirmek ister ama kimse kendini değiştirmek istemez." Biz burada bunu yapmaya başladık. Kendimizi değiştirmeye başladık. Bu bence örgütlenmenin en önemli dayanağıdır. Kendimizi değiştirmeden sistemi değiştiremeyiz. Çünkü sistem bizleriz. Hitler, yaptığı katliamları tek başına yapmadı. Arkasında çok ciddi bir destek vardı. Halk ona bu gücü verdi. Bu ülkede de en büyük sorunlardan biri milliyetçiliktir. Bunu engellemeliyiz.

- Gezi direnişi eylemi bana birçok şey öğretti. İnternetten başından kalkmayan, elinden telefon düşmeyen, benimde çocuklarımın dahil olduğu apolitik olarak adlandırdığımız gençler, sosyal medyayı kullanarak çok güzel bir eylem başlattılar. Bu beni çok mutlu etti. Direnişin ne olduğunu gördüler, dayanışmanın ne olduğunu gördüler ve bizim görmediğimiz, bilmediğimiz şeyleri de bize gösterdiler. Bu ülke 30 yıldır uyuyordu. Son 12 yılı komada geçiyordu. Ama şimdi komadaki o hastanın gözleri aralandı. Biraz parmağını oynatmaya başladı. Ve bu hasta ayağa da kalkacak. Ben bu gençlerle, orantısız zeka kullanan gençlerle bunu bu ülkede başaracağımıza inanıyorum. Yarın ölürsem eğer, inanın artık gözüm açık gitmeyecek.

- Atatürk gibi bir cumhurbaşkanı Türkiye'nin başına hiç geldi mi? Yok! Adam bir tek kefenle gitti. İsteseydi Türkiye'nin tapusunu alırdı. Başbakan ise elinde tapu, istediği gibi oynatıyor herşeyi. Ben hiç kimseden korkmuyorum. Her gün ben tinerci çocuklara yemek yediririm. Onlara kıyafet veririm. Bunları ben yapmayacam. Bunları devlet yapacak. Hırsız bankta yatıyor. "Çaldım abla!" diyor. "Niye çaldın oğlum?" dedim. "Ben çaldım. Birazını polise verdim. Poliste gitti hükümete verdi." Bu nasıl bir anlayıştır. Kurban olurum ben o çocuklara. Öyle güzel insanlar ki. Türkiye'de havuz dolu. Yüzmeye bilen kendini kurtarıyor, bilmeyen gidiyor. Bu böyle gitmez. Ayı zor getiriyoruz. Emekliyim arkadaşım emekliyim. Benim hakkım bu değil. 40 sene hizmet verdim ben.

- Arkadaşlar! Dün kısaca seçim yasasının değişmesi gerektiğinden bahsedilmişti. Bugün bana gelen bir ileti de şu öneriliyor. Yurdışında yaşayan tanıdıklarınıza haber verin. Konsolosluklarda oy kullanılıyor. Lütfen atlamayalım bu haberi ve paylaşalım.

- Allah rızası için o sandıktan benim oyum çıkmaz mı. Ben oy kullandım ama o sandıktan benim oyum çıkmadı.

- Seçimlerde görev almalıyız. Oyların sayım aşamasında bulunmalıyız.

- Şimdi biz 20-25 gündür bu olaylar içerisindeyiz. Hepimiz direniyoruz. İnsanlar öldü, yaralandı. Peki bu yaptığımız mücadelenin önderliğini kim yapacak? Ben bunu çok merak ediyorum. Bizim başımız kim olacak yani. Peki yarın seçimler olacak. Bizi kim yönetecek?

- Bu harekete birinin önderlik yapmasını isteyenler, bekleyenler; beklemesin! Bu hareketin bir önderi olduğu zaman bu hareket anlamını yitirecektir. Vizyonu dar insanlar birinin onlara yol göstermesini ister. Sonra bir demagog çıkar, başbakan gibi insanları etkiler. Adam ne güzel konuşuyor diye herkes ona oy verir. Başbakan da çok iyi bir hatip. Adam yalanları öyle güzel söylüyor ki. Böyle bir adama ihtiyaç yok. Böyle bir öndere ihtiyaç yok. Bir hareket var ve böyle bir hareketin sözcüleri olur. Bu hareketi halka anlatacak sözcülere ihtiyaç var. Lider demek ego demektir. Bizim lidere ihtiyacımız yok. Sadece böyle topluluklara ihtiyacımız var. Böyle topluluklardan fikir çıkmasına ihtiyacımız var.
Bu akşam 7. akşam. Birkaç tane güzel fikir çıktı. Özellikle dün akşam bir arkadaşımızın gerçek tarimizi keşfedelim önerisi vardı. Ben gün içerinde bu konu üzerine biraz düşündüm. Bu fikri nasıl gerçekleştirebiliriz? Aramızda eminim tarihçiler, araştırmacılar vardır. Bu konuda üniversitelerden destek alalım. Ve gerçek tarihi önümüze koyalım, çocuklarımıza anlatalım. Örneğin bize ortaokul, lisede ders kitaplarında anlatılan Atatürk ile, benim üniversitede kendi çabamla öğrendiğim Atatürk arasında dağlar kadar fark var. Devletten beklemeyin böyle birşeyi. Kendi tarihimizi kendimiz öğrenelim. Bunun için bir girişimimiz olsun. Diren adana facebook sayfası üzerinden gerekiyorsa bir forum açalım. Örneğin biz bilmiyoruz ermeniler ne oldu? Birileri ermeni katliamı dedi, birileri soykırım dedi. Bilmiyoruz. Babaannem Kaç Kaç diye birşeyden bahsederdi. Bilmiyoruz bunları. Gerçekleri bilmiyoruz. Gerçekleri ortaya çıkaralım. Bugün Türkiye kendi toprak bütünlüğünü koruyacaksa halklarıyla barışmalıdır. Ve halkarıyla barışması için, geçmişte yaşanan zulümlerin tekrarlanmaması için, geçmişten ders alınması için bizim geçmişte ne olduğunu öğrenmemiz lazım.

- Ben 6 çocuk sahibi bir anne olarak burdayım. Gururla burdayım. Söylenecek o kadar çok şey var ki. Yarın bir gün seçim var deniliyor. Peki biz bu seçimlerde kime oy vereceğiz? Ne yapmamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Yoksa burada istediğimiz kadar konuşalım bu bir işe yaramayacaktır.
Bugün başbakan halkı, polis ile asker ile karşı karşıya getirdi. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Polisleri de, askerleri de dışlamamalıyız. Halkı da öyle. Yani bütün görüşlere saygı duymalıyız.

- Bir arkadaşımızın tarihle ilgili bir fikri vardı. Ben bunu kendi adıma çok tehlikeli buluyorum. Bırakın yakın tarihi, bu 20 günlük tarih bile iki farklı şekilde yazıldı. Burada örneğin ermeni soykırımı dediğiniz zaman veya başka birşey dediğiniz zaman onbin tane farklı yorum çıkar. Bir tane gerçek bulamazsınız. Ne yazik ki durum bu. Yazılmış yüzlerce kitap var. Hangisinin gerçek olduğu aslında kişisel bir konu. Bizi daha fazla ayırmaktan, ötekileştirmekten başka bir işe yaramayacağını düşünüyorum. Bu tarihçiler arasında bir tartışma konusu olabilir ama biz buna girersek biraz çözümsüz kalacağımızı düşünüyorum.
Lider konusunda da birşeyler söylemek istiyorum. Bence buradan bir siyasi parti çıkmaz. Çok farklı düşüncelere sahibiz. Solcu da olsak, sağcı da olsak buradan belki 10 tane siyasi parti çıkar ama bir tane çıkmaz. Bizim amacımız insanların düşünmesini sağlamak. Güzel bir söz vardı. "Benim gibi düşünmenizi istemiyorum, sadece düşünmenizi istiyorum." Düşündüğümüz ve bunları paylaştığımız zaman inanıyorum ki ortak bir çözüm buluruz.

- Ortada bir yangın var. Peki bu yangından öncelikli kurtarılması gereken nedir? Bİz neden burdayız? Bunun farkına varmalıyız. Örneğin ermenilerle sorunu olan var mı şu anda? Yok. Bizim hak ve özgürlüklerimize çok kaba bir tabirle tecavüz ediliyor. Bizim geleceğimiz elimizden alınıyor. Ama biz hala geçmişe dönelim, geçmişi kurcalayalım diyoruz. Geçmişi bırakalım. Bu ülkenin tarihi yazıldı. Bir daha yazılmayacak. Bu ülkenin tarihini anlayamadıysak sorun bizde. Ortada bir yangın var. Herkes kendiyle ilgili birşey söyleyebilir. Emekli abim der ki emekli maaşımdan yana sıkıntılıyım. Sağlık memuru arkadaşım, öğrenci arkadaşım kendi sorunlarından bahsedebilir. Önerim şudur. Bir sonra ki forum için belirli konular belirleyelim. Bu konular üzerinden tartışalım.

- Tarih bilincinden bahsetti arkadaşlar. Kimisi dedi ki tarihi bir yana bırakalım, geleceğe bakalım, bugüne bakalım. Başka birisi burdan bir tane siyasi parti çıkmaz, 10 ayrı parti çıkar dedi. Burdan 10 değişik siyasi parti çıkmasının nedeni  de zaten herkesin tarih bilincinin farklı olmasıdır. Bu farklılık nedeniyle kişi şimdiyi farklı değerlendirir ve geeceği farklı hayal eder. Hepimizin tarhi bilincinde bir sakatlık var. Tarihi araştırıp öğrenmek gerekir. Örneğin Topçu Kışlası'nı neden yapmak istiyorlar? İşte 31 Mart ayaklanması var. Bir irtica ayaklanması var. Bu ayaklanma bastırılıyor, irticacılar öldürülüyor ve Topçu Kışlası yıkılıyor. Erdoğan'da bunun intikamını almak için oraya tekrar Topçu Kışlasını yapmak istiyor. Hepimiz biliyoruz ki o ayaklanma irtica ayaklanması. Ben de aksini iddia ediyorum. Oradaki ayaklanma, irtica ayaklanması değil. Orada ayaklananlar şeriat istyorlardı. Peki şeriat nedir? İslam hukukudur. Ve ordakiler de aynı şu an bizim istediğimiz gibi hukuk istiyorlar, adalet istiyorlar. Bunu farklı kavramlarla, farklı bir dille, adalet, hukuk, yasa ile ifade edemedikleri için ve ancak şeriat ile ifade edebildikleri için, şeriat istiyorlar. Burada şeriattan kasıt hukukdur. Hukuk istedikleri için bastırıyorlar. Biz bu ayaklanmayı irtica ayaklanması olarak biliyoruz. Peki biz bunu nerden biliyoruz? Okulda böyle öğrettiler. Peki bunu kim öğretti? Egemenler öğretti. Bu çok tipiktir. Bu şekilde bugünü anlamak ve geleceği hayal etmek mümkün değildir.
1. meclis 1921'de kurulmuş. Peki bu meclisin bileşenlerini biliyor musunuz? Kürt milletvekillerinin olduğunu, Laz milletvekillerinin olduğunu biliyor musunuz. Peki 1924'ten sonra bu neden olmuyor? Peki bugün olan şey, yine kürt milletvekilleri var mecliste. Peki bunlar nasıl varolabiliyor? Çünkü bunlar zaten vardılar. Birşeyi yoktan var edemezsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder