5 Temmuz 2013 Cuma

Fatih Forum Notları (3 temmuz)


*İnternet sitemiz açıldı, artık Fatih forumun neler yaptığını blog dışında oradan da takip edebilirsiniz.
 
 
*5 Temmuz Cuma günü Fatih SAraçhane Parkı'nda saat 20:30'da "Ekümenopolis" filmi gösterimi ve ardından yönetmen İmre Azem'le söyleşi yapılacaktır. Tüm parklardan arkadaşlarımız davetlidir. Facebook etkinlik linki:
 
 
*Forum başlamadan önce parkımızın yanındaki büfenin sahibi yanımıza geldi ve 2002'den öncesine kadar buralarda hep miting olduğunu ve polisin buraları ablukaya aldığını artık bunun olmadığını söyleyerek "Topçu Kışlası benim atamın mirasıdır, yerine aynısı tekrar yapılacaksa bunda bi mahsur yoktur." dedi. Bunun üzerine forum katılımcılarının bazı açıklamaları;
 
- Eğer İstanbul'un bütün yeşil alanları talan edilmemiş olsaydı belki haklı olabilirdiniz. Ama şehrin göbeğindeki sınırlı parklarımızdan birini korumak zorundayız. İstanbul'un nefes almaya ihtiyacı var.
- Devlet AVM kültürünü her yere yayarak milli geliri sermaye sahiplerine veriyor. Bakın bizler henüz genciz, hayata yeni atılan iş konusunda gelecek kaygısı olan insanlarız. Bu AVMler çoğaldıkça bizim cebimizden gidiyor. Topçu Kışlası adı altındaki AVM ve rezidansa karşıyız. Bu sermaye sistemine karşıyız.
- Tarih bu kadar önemliyse Topçu Kışlasından önce orada olan Ermeni mezarlığı nerede? Hadi onu yeniden yapalım o zaman.
- Bizler de sizin gibi eskiye dönüşü yaşamaya çalışıyoruz. AVMyi yıkıp orman yapamazsınız ama ormanı şimdiden koruyabiliriz. Eğer sizin gözünüzü boyamak için yıkılan bir camiyi yeniden inşa etseler ama ibadete açmayıp içini AVM yapsalar hoşunuza gider miydi? İşte biz bunun için uğraşıyoruz.
 
*Çevre esnafa dağıtılmak ve forumlardan önce parkta okumak üzere yazılacak olan bildiriyi düzenleyecek arkadaşlar belirlendi.
*Çevre bilinci oluşturmak adına çöp toplama atölyeleri düzenlemeye karar verildi. Her akşam forum başlamadan önce parktaki çocukları da yanımıza alarak etraftak çöpleri toplayıp parkımızı yaşanır hale getireceğiz.
* Perşembe günkü dayanışma toplantısına karar bildirmek üzere konuşuldu.
 
" Beyoğlu esnafının zarar ettiği düşüncesiyle cumartesi eylemleri pazara alınsın mı? "
 
- Cumarteside devam etmeliyiz. Pazar günü herkesin kendi sosyal hayatına ayıracağı bir gündür. Orada kalıp kalmama konusunda ise, biz direniyoruz. Bana müdahale edilirse bireysel olarak tepkimi koyar ve orada kalırım.
- Cumarteside sabit kalınmalı. Esnaf derdini devletle, polisle çözmeli. İnsiyatif kullanması gereken taraf biz değiliz. Yalnız Dayanışmanın eylemin bitiş saatiyle ilgilibir açıklama yaparak bu alışkanlığı kazandırması lazım. Bitiş saatinden sonra kendi arzusuyla orada kalmaya devam eden insanların sorumluluğu Taksim Dayanışmasının üstünde tutulmasın.
- Dünya değişirken tavuk dönerciyi düşünemeyiz. Cumartesi eylemlerine devam edilmeli. Eylem bittikten sonra orada kalan insanları suçlayamayız. Kalmayanları da suçlayamayız. Unutmayalım ki o insanların hepsi 31 mayısta sokaktaydı. İnsanlar eyleme katılıp bir süre kaldıktan sonra görevlerini yerine getirdiğini düşünüyorlar.
- Polis meydanda 5000 kişi varken kimseyi gözaltına lamıyor, 300 kişi kaldığında alıyor. Ortak bir karar alınmalı, ben evime geldiğimde insanlar gözaltına alınıyorsa vicdan azabı çekiyorum. Orda kalmalı mıyım kalmamalı mıyım bilemiyorum.
- Bey-Der mağduriyetlerinin polisten dolayı olduğunu çok net söylüyor. Taksim gösteri alanıdır ve Geziyle beraber başka bir şey başladı. Buna alışacaklar. Ama eylem saatini koordine etmek gerekir. Ekstra bir durum olursa kalınır ama onun dışında belli bir bitiş saati olmalıdır. Cumartesi ise kesinlikle olmalıdır.
-Cumartesi devam etmeli. Bu bizim motivasyonumuz için de gerekli ama o kitle azalırsa bir anda motivasyon da bozabilir. Tüketmiyorum demek pek gerçekçi olmaz Taksimde hala tüketiyorum ama mekanlara daha çok dikkat ediyorum. Konuştuğum bir esnaf da direnişçilerden değil polisten çok rahatsız olduklarını söyledi.
- Yerel unsurların önemli olduğunu düşünüyorum oranın yereli de esnaf. Gezi ruhunda desteklemeyenlerin de hakkını korumak vardır. Orada üniversiteli part-time çalışan insanlar da var ticari olarak ayakta kalmak zorunda olan bir kitle var. Esnafın devam edebilmesi için önce ayakta kalabilmesi lazım. Esnaf bir ricada bulunduysa dikkat etmek gerekir diye düşünüyrum.
- Oraya AVM yapılması demek zaten bütün esnafın bitmesi demektir.
-Bey-Der toplanıp zarar ediyoruz dediyse bu "az kazanıyoruz" demek değildir. Daha hassas olabiliriz.
- Onların da sıkıntısı varsa sokağa çıksınlar beraber direnelim.
 
*Boykot konusu konuşuldu.
 
- AVmye gitmeme kültürü oluşmalıdır. Garanti Bankası bir haftada çok ciddi bir sıkıntıya girdi, paranı Garanti'den çek kampanyasıyla oldu bu. Ciddi bir boykot çağrısı olmalı, dayanışmadan talebimizdir.
- Toplumdaki her değişim tüketimi kısıtlar, bu çok basit bir kuraldır. Birebir boykotların daha etkili olacağını düşünüyorum.
- Boykot fabrika işçilerinin, emekçilerin işsiz kalmasına da sebep olabilir. Bu konuda yeterli bilgimiz olmalı.
 
* Boykotun nelere sebep olacağını, nasıl yapılırsa doğru noktaya ulaşacağını anlatması için bir iktisatçı arkadaşımızın bize bir sunum yapmasına karar verildi.
* Son olarak İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin bildirisi okundu.
 
----
 
“İş cinayetlerini durdurmak için de alanlardayız…”

2013 Haziranı emekçi halkımız için bir direniş ayı oldu. Gezi Parkı’nın park olarak kalması talebine yönelik yaşanan polis şiddetine karşı Taksim’de 17 gün boyunca yaşamsal taleplerimizi savunduk ve özgürlük, adalet ve onur mücadelesi verdik. Bugün ülkemizin dört bir yanından, meydanlarımızdan, parklarımızdan, evlerimizden, her yerden mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz.

Bu süreçte Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş saldırılar sonucu hayatını kaybetti. Bir dershanede temizlik işçisi olan İrfan Tuna yoğun gaz bombalı saldırının ardından kaldırıldığı hastanede kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Yine bir emniyet görevlisi olan Abdullah Sarı yaya geçidinden düşerek can verdi. 11 kişi gözünü kaybetti, 1 kişinin dalağı alındı, 60 kişi ağır yaralandı, bunlardan ikisinin hayati tehlikesi devam ediyor, 103 kişi kafa travmasına uğradı, toplamda 8041 insan yaralandı. Şu ana kadar onlarca arkadaşımız tutuklandı; sanatçılar, gazeteciler, doktorlar, avukatlar başta olmak üzere birçok arkadaşımız hedef gösterildi ve baskıya uğradı. Kısacası yaşamsal hak taleplerimiz yoğun bir şiddet ve saldırı ile karşı karşıya kaldı, kalıyor…

Diğer yandan bazen basında kısa bir haber olarak rastladığımız adına iş kazası dedikleri “iş cinayetleri”, başka bir deyişle işyerlerinde canımızı alan bir şiddet de artarak yaşanmaya devam ediyor. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak yazılı, görsel, dijital basından takip edebildiğimiz ve emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ışığında tespit edebildiğimiz kadarıyla Haziran ayında en az 104 işçi hayatını kaybetti…
- 21 inşaat, 20 mevsimlik tarım ve 13 belediye işçisi can verdi…
- 11 kadın, 93 erkek işçi can verdi…
- 1’i 14 yaşında olmak üzere 5 çocuk işçi can verdi…
- Manisa’nın Milas ilçesine bağlı Güllük beldesinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan Tepe-Akfen Su ve Kanalizasyon İşletmesi’ne bağlı bir birimde 7 işçi zehirlenerek can verdi…

31 Mayıs günü Taksim’de patlayan öfkede Gezi Parkı’nın park olarak kalması talebi olduğu kadar, HES’lere, kentsel dönüşüme, istihdam politikalarına, cinsiyetçi saldırılara, yeni karakol-kalekol inşaatlarına… kısacası yıllardır emekçilere karşı uygulanan neo-liberal kapitalist ve gerici politikalara ve bunun uygulayıcısı olan AKP Hükümetine karşı olan bir birikim vardı. Yine bu öfkede resmi rakamlara göre son 10 yılda yaşanan 11 bin işçi ölümünün de payı vardı. İşte bu hissiyatlarla alanlardayız, parklardayız…

Bir yandan devlet direnişçilere yönelik saldırılar ve hukuk tanımaz uygulamalar içindeyken diğer yandan da geçtiğimiz günlerde kabul edilen bir Torba Yasa ile 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan bazı uygulamaları erteledi. Buna göre 50’den az işçi çalıştıran Az Tehlikeli işyerleri için iş güvenliği uzmanı çalıştırılması zorunluluğu 2016 yılı Temmuz ayına, Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta yer alan işyerleri için ise 2014 yılı Temmuz ayına bırakıldı. Yani saldırılar ve hukuksuzluklar yaşamımızın her alanında devam ediyor…

Bizler iş cinayetleri başta olmak üzere yapılan her türlü saldırıya karşı adalet, eşitlik, özgürlük ve onur mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz… Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım ve Haziran’da iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 104 işçi mücadelemizde yaşayacak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder