Bahçelievler Dayanışması, 26 Temmuz günü programını daha önce kararlaştırdığı üzere, grevdeki işçilerimizle dayanışmak amacıyla; “İşçi Sorunları, İşçi Hakları ve Sendikal Mücadeleler” başlığı altında forumumuz başlamıştır. Forumumuzu, direnişlerinden haberdar etmek amacıyla çağırılan temsilciler arasında; Yurtiçi Kargo, Hey Tekstil, Enerji-Sen, Dev-Sağlık, THY çalışanlarına komisyon üyeleri tarafından ulaşılmış ve temsilci göndermeleri rica edilmiş, emekçilerimiz ise davete icabet etmişlerdir.
Bahçelievler Dayanışması Kültür – Sanat Komitesi’nin hazırladığı İşçi Tarihini ve Sendikal Mücadelelerin aktarıldığı kısa gösterimin ardından, moderatörlerimiz hazırlanan gösterim hakkında kısa bir özet konuşma yapmalarından sonra, forumumuza katılan temsilciler konuşmak üzere davet edilmişlerdir.
İlk olarak 423 gündür grevde olan Hava-İş Sendikasına bağlı, THY Temsilcisi konuşma yapmak üzere forum katılımcılarına takdim edilmiştir.
Bundan tam 423 gün önce, cep telefonuma gelen bir SMS ile bildirimsiz (tazminatsız) olarak işten çıkarıldım. THY çalışanları, rapor aldıkları gerekçe gösterilerek Verimsiz Çalışmaktan dolayı işten çıkarılmışlardı. Bu nedenle artık insanlar rapor almaktan dahi korkar hale getirildi. Ancak, tarihinde ilk defa 305 kişi toplu halde işten çıkarıldı.
Bir zamanlar, Tekel Direnişi vasıtasıyla gördüğüm çaresizliğin, direk içerisinde olduğumu fark ettim. İşten çıkarılmamıza gerekçe olarak yasadışı bir eylem gerçekleştirildiği belirtildi. Yasadışı eylem olarak gösterilen neden, bizim iş alanımıza getirilen grev yasağına karşı düzenlediğimiz basın toplantısı olarak gösteriliyordu. Detaylandırmak gerekirse, bu grev yasağı önerisi, havacılıkla ilgisi olmayan AKP Milletvekili Metin Kürekçi tarafından, bir torba yasa içerisinde meclise önerildi. THY çalışanlarının geniş çapta, iyi bir eğitimden geçirilmesi çok önemli olduğundan, “Eğer bu insanlar iş bırakırlarsa, istihdamı çok zor, bu yüzden biz bunların elinden grev haklarını alalım ki, grev yapamasınlar. Bizde bunları köle gibi çalıştıralım.” diye bu yasa meclisten geçirildi. Yasanın meclisten geçmesinin arından, Hava-İş Sendikası tarafından Atatürk Havalimanı’nda beş bin kişinin katılımıyla bir basın açıklaması yapıldı. Bu nedenle 305 kişi işten çıkarıldı ve bu haksızlığa tahammül edemediğimiz için bu direnişi başlattık.
Bizim isteğimiz herkesin hak ettiği ücreti alması ve çalışma koşullarının insani açıdan iyileştirilmesi. Havacılık kuralları kanla yazılır ve bu kurallar doğrultusunda çalışmamız gerekirken, hükümet tarafından atanan yönetimler tarafından – hiçbir söz hakkımız olmadan – alınan kararlarca çalıştırılıyoruz. Bu işi seven insanların, bizimde söz hakkımız olabilsin istiyoruz. Doğaya aykırı bir iş yapıyoruz, havada ulaşım sağlıyoruz. Zaten yapay oksijen kullanımına bağlı olarak, emeklilikten sonra kanser olma riski, bizim meslekte çok fazlaydı. Özellikle Fetullah Gülen’in okullarının bulunduğu yerler olmak üzere, birçok yere yeni hatlar açıldı ve bunların neticesinde az elemanla çok iş yapma, mesai saatlerinin arttırılması söz konusu oldu. Agresif bir büyüme olduğu halde personel sayısında sürekli bir eksilme var. Aşırı yorgunluğa bağlı beyin kanaması sonucu otel odalarında ölü bulunan arkadaşlarımız oldu. Vücuttan atamadığımız radyasyonlara genç yaşta kanser olma riski ile karşı karşıya kalıyoruz. Bunların cevabı olarak “Biz, sizin grev hakkınızı elinizden alıyoruz" diyorlar. Bahsettiğim basın açıklamasında da bunlar yazıyordu ve biz direndik, direnmemizin sonucunda ise grev hakkımızı kazandık.
Türkiye’nin her yerinden diren çığlıkları geliyor. Biz bunu 423 gün önce başlatmıştık. Bir direniş, bir hak mücadelesi varsa, haklarımız teker teker elimizden alınıyorsa bunun için mahkemeye gidip sadece işe iade alın demek yeterli değil, direnmek şart.
Şuanda THY’de bir grev var… “Ayda dört bin lira maaş alıyorsunuz, birde greve yapıyorsunuz” diyenler oldu ama bizim isteğimiz insanca çalışmak. 14 Mayıs gecesi “THY grevinin iptal edildi.” şeklinde bir haberle karşılaştık. Buda yandaş medyanın grev kırıcılığı çabası oldu. Uçaklar kalkıyor, hiçbir sorun yokmuş gibi göstermeye çalışıldı. Akabinde Çevik kuvvet ekibi bizi nöbet tuttuğumuz dış hatların önünden sürdü. Bunun nedeni ise çalışmaya devam eden THY işçilerini, etkilememizin istenilmemesiydi.
Hükümet ve maşaları birbirini çok güzel koruyor, kolluyor ancak biz işçiler olarak bunu yapamıyoruz. Bunu yapmamamız içinde tüm sistemlerini çok güzel kurmuşlar. THY Yönetim Kurulu Başkanı, Hamdi Topçu grevden bir hafta kadar önce “Şirketinizin adaletli, şefkatli kollarına geri dönün. Bakın dışarıda milyonlarca işsiz var, şimdi bir ilan versem buraya yirmi bin kişi başvurur. Aman, çalışma hakkınızı kullanın” şeklinde bir açıklama yaparak işçi literatürüne çalışma hakkı diye bir terim sokmuş oldu. Greve başladıktan sonra, bu grev yasal değil diyerek mahkemede oyalama sürecine girişildi. Grevdeki arkadaşlarımıza mobbing uygulamaya başladılar. Çağırılmalar, tehdit edilmeler yaşandı. İki bin işçi greve başlamıştı ve bunların bin tanesini, bu şekilde kandırarak, korkutarak işe başlamaya ikna ettiler.
305 kişinin tamamı, direnişe, greve korktuklarından dolayı katılmak ve haklarınız savunmak için dava açmak istemedi. “AKP çok güçlü biz onlara dava açarsak bize yaşam alanı bırakmazlar.” diye düşündüler ama zaten AKP size bir yaşam alanı bırakmadı. Geri kalan bin arkadaşımızla Genel Müdürlük bahçesinde direnmeye inat ettik artık. 15 gün sonra başlayan Gezi Direnişi neticesinde ise ne kadar doğru bir şey yaptığımızı, diğer şehirlerden ve gönderilen polisleri THY uçaklarıyla taşımak istemediğini söyleyen arkadaşlarımız sayesinde tekrar gördük. “Grevde olmasam bile halkının üstüne bu kadar gaddarca saldıran o polisleri taşımak istemezdim ve işimi bırakırdım” diyen birçok arkadaşımız var. Biz grevimizi yüz kişi başlattık, devam ederek bin kişiyi bulduk ve Gezi Direnişi ile milyonlara ulaştık. Tek çaremiz var direnmek, direnmek, direnmek. Tek kurtuluşumuz o. Bu nedenle forumlardan çıkacak kararlar çok önemli. Direnişin farklı yönlerini, yöntemlerini bulmak forumlarla, bu halkın kendisinden geçiyor. Sadece bir avuç insanın, bizleri istedikleri gibi yaşatmasına tahammül edemiyoruz-ki onların yaşam standartlarını biz işçiler sağlıyoruz. Biz artık bu insanların bizlere bıraktığı kırıntılarla yaşamak istemiyoruz. Eşit ve adil bir yaşam için yapacak tek şey var, o da; direnmek.
423 günü anlatmak kolay değil, çok dolu ve çok dertliyiz. Elimizden geldiğince gidebildiğimiz her alanda hakkımızı savunmaya ve anlatmaya devam edeceğiz.
Dev-Sağlık İş Temsilcisi,
Biz Dev-Sağlık İş Sendikası olarak başta güvencesiz çalışmaya, taşeron çalışmaya karşı uzun yıllardır mücadele eden bir sendikayız. Bu mücadele içerisinde gücümüzü hep fiili haklarımızdan, meşruluğumuzdan aldık. Hukukun ne dediği tabi ki önemliydi ancak bizim için asıl önemli olan çalıştığımız iş yerlerinde elde etmek istediğimiz haklardı. Taşeronlaştırma ya da güvencesizleştirme dediğimiz alan, günümüzde sadece bir takım yerlerde sınırlı değil; yaşam hakkımızı kullanırken, hayatın her alanınca taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya, güvencesiz yaşamaya mahkum edilmiş olarak hayatlarımızı sürdürmemizi istiyorlar. Fakat Gezi Direnişi’ne omuz vermiş insanlar eskisi gibi yaşamak istemediğini ve eskisi gibi yönetilmek istenilmediğini açık ve net bir biçimde ortaya koydu. Biz Gezi Direnişi boyunca oradaki barikata taş taşımış, bu forumları düzenlemiş, bu forumlara katılmış insanlar olarak güvencesiz yaşamaya bizi mahkum etmek isteyenlere karşı bu direnişe bir tuğla daha koymaya, bir çivi daha çakmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bugün hastanelerde taşeron olarak çalıştırılan, sadece yeşil veya mavi giysiler içerisindeki temizlik işçileri değil. Oradaki bilgi işlem personelleri, tıbbi sekreterler, doktorlar, hemşireler hepsi, bu taşeronlaştırma çabaları içerisinde güvencesiz yaşamaya mahkum ediliyor. Bizde bu müdahalelere karşı örgütlülüğümüzü korumak zorundayız ve bu örgütlülüğü hayatın her alanında sağlamak zorundayız. Eğer bu örgütlülük sağlanmayacaksa hiçbir hakkımızı da alamayacağımızı söylemek istiyorum.
Çalışma Bakanlığı, toplu iş sözleşmesinin imzalanabilmesi için sendikalara bağlı bulunan işçi sayılarını açıkladı. Ocak ayında Devrimci Sağlık İş’in on binin üzerinde üyesi bulunmasına rağmen, Çalışma Bakanlığı’nın açıkladığı rakam bin iki yüz otuz dört idi. Bunun sorduğumuzda ise aldığımız cevap teknik bir mesele olduğuydu, yani üyelerimizin birçoğunun temizlik, turizm, inşaat gibi şirketlerce SSK’ya bildirimler yaptığı ve taşeron şirketlerce çalıştırıldığı söylendi. Ancak biz biliyoruz ki bu teknik bir mesele değil tamamı ile ideolojik bir meseleydi. Bu taşeron işçilerinin, sendikalaşma haklarının ellerinden alınmasıdır. Dün açıklanan bir mahkeme kararı ise, hastanede çalışan işçilerin SSK’ya bildirimleri ne olursa olsun sağlık alanında örgütlenme hakları olduğunu ve Devrimci Sağlık İş Sendikasına bağlı bulunduklarını belirtti. Çalışma Bakanlığı bu kararı uygulamadığı takdir de gerekirse hastanelerimizde, Çalışma Bakanlığı önünde meşru haklarımızı kullanarak bu hak ve taleplerimizi istemeye devam edeceğiz.
Bizler herhangi bir greve başlarken, hem sizlerin hem de bizlerin daha iyi ve daha güvenli, parasız bir biçimde sağlık hizmetinden faydalanabilmeniz - faydalanabilmemiz için greve gidiyoruz.
Daima söylüyoruz, taşeronlaştırmayla bizleri parçalayarak ve bölerek, bir arada kalmamızı, örgütlenmemizi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Belki bizler bu taşeron sistem içerisinde evimize ekmek götürebilmekte zorlanıyoruz. İşe giderken cebimizde yol parasının dahi olmadığı günler olabiliyor ama iktidarın görmediği şöyle bir şey var; bizim hayatlarımız parçalanırken hastanelerde çalışan sağlık işçilerinin, hava yollarında çalışan işçilerin, direnen tekstil işçilerinin, Yurtiçi Kargo işçilerinin kaderleri birleşiyor ve bu kaderlerin birleşmesi Gezi Parkı’nda bir isyan ve cevap olarak ortaya çıkıyor.
Umutsuzluğa hiçbir zaman kapılmayalım. Bu sistem bizi ne kadar parçalarsa parçalasın, bizlerin hayatları parçalanırken kaderlerimiz ortak bir noktada daha sağlam bir şekilde birleşiyor.
Nakış - İş Temsilcisi;
Bu kadar bağımsız insanı bir arada görmekten dolayı mutluyum. Yirmi beş senedir bizi köle gibi, hiçbir sosyal güvencemiz olmadan çalıştırdılar. Nakış sektöründe çalışma süresi on iki saat olmakla beraber Pazar dahi çalışmaktaydık. Bir keresinde arkadaşlarımız bir cenazeye katıldıkları için tazminatsız işten atılmışlardı. 5 Mayıs’ta beş yüz kişi Yenibosna’da toplanarak haklarımızın gasp edilmesini ve uğradığımız haksızlıkları konuştuk. Bundan sonra fabrikaları dolaşarak, 1 Haziran günü üç bin beş yüz insanı bir araya getirdik. Çeşitli medya kuruluşlarına haklarımızın gasp edildiğini belirterek, direniş alanımıza davet ettik ancak sadece bir medya kuruluşu geldi. Bu sırada işverenlerimiz bir toplantı düzenleyerek hep bir ağızdan, haklarımızı vermeyi reddettiler. Bizlerde bunların neticesinde 3 günlük bir grev düzenledik. Bu üç gün neticesinde ise resmi ve dini, hafta sonu tatil haklarımız aldık, daha alacak çok hakkımız var.
Hiçbir sendikaya, oluşuma bağlı olmadan direnişimizi gösterdik. Bu nedenle, her semtten birer komite oluşturup, derneğimizi açtık. Bugün beş bine yakın üyemiz var. Öncesinde hiçbir sendikayı tanımıyorduk. Hangi sendika bizim yanımızda olur bilmiyorduk. Bundan sonra ise grevdeki arkadaşlarımızı ziyaret edeceğiz ve hep beraber direneceğiz.
Yurtiçi Kargo Temsilcisi;
Bizler bir sendikaya bağlı bulunduğumuz için işten atıldık ve tam 184 gündür direnişteyiz, yılmadık. Onurumuz için, ekmeğimiz için, insanca bir yaşam için mücadele ediyoruz.
Eylemimize dikkat çekmek için çeşitli eylemler yaptık ancak bunların içerisinde en önemlisi Fransa Konsolosluğu işgali idi. Bununla beraber Hava – İş Sendikası’na bağlı arkadaşlarımızla ziyaret ettik ve onlarla birlikte sabahladık. MNG Kargo direnişçilerini ziyaret ettik. Bunların ortak amacı ise mücadelemizi yükseltmekti.
AKP hükümeti boyunca işçileri ezdiğini, sömürdüğünü, sermayenin iktidarı olduğunu gördük. Bunun için bizler taşerona ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadele edeceğiz.
Hey Tekstil Temsilcisi;
Biz, Hey Tekstil direnişçileri olarak üç aylık maaşlarımızın verilmemesi nedeni ile bir buçuk yıldır direnişteyiz. Hey Tekstil direnişi başladığında, şubat ayı neticesiyle soğuk hava şartlarından dolayı Aynur Bektaş ve Süreyya Bektaş “Zaten hava soğuk, fazla dayanamazlar” demişlerdi. Ancak öyle olmadı. Hey Tekstil direnişçileri haklarını almak için direnişlerini sürdürdü. Onur Bektaş sırtını AKP iktidarına ve CHP’ye dayamış, bu partilerin verdiği güvence ile bizlerin haklarını vermemekte diretiyor. Dört defa Hey Tekstil fabrikası önündeki çadırlarımız Çevik Kuvvet tarafından kaldırıldı ama bizler onurumuz, emeğimiz ve haklarımız için direnmeye sürdürdük, sürdüreceğiz.
Ayrıca Hey Tekstil patronunun üyesi olduğu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği önünde de dört ay boyunca eylemimizi gerçekleştirdik. Burada ise Çevik Kuvvet tarafından bizlere şöyle bir açıklama geldi; “Emir Başbakanlıktan geldi ve sizler artık burada duramazsınız.” Sokakların başına birer TOMA koyarak 15 işçiye karşı onlarca polisle birlikte, bizlere saldırdılar. Bütün bu gözaltılar ve baskılara karşı bizler direnişimizi sürdürüyoruz ve haklarımızı alıncaya kadar da sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bizler haklıyız. Hey Tekstili, Hey Tekstil yapan biz işçileriz.
Polisler herhangi bir suç mahallîne dakikalarca sonra gidiyor ancak biz Aynur Bektaş’ın kapısına gitmeden, onlar bizden önce orada oluyor. Bizi bu süreçte suçlayan, mücadelemizi baltalayan sivil toplum örgütleri, sendikalar da oldu. Avukatlar açılacak olan davalarımızı fırsata dönüştürmeye çalıştılar. İşçi sınıfı onlarında cevabını er geç verecektir. Bir buçuk senedir direniyoruz. Biz bu direnişi haklı sebeplerimizle sonuçlandıramazsak işçi sınıfına borçlu kalacağız. Bu borcun altında kalmamak için inatla diyoruz ki; biz bu haklarımızı alacağız. Sendika temsilcilerinin konuşmalarının ardından forum katılımcıları söz aldılar. - Katılımcı: Bahçelievler Dayanışması olarak direnen işçilerimizi gönülden desteliyoruz. Bu yoğun süreçler içerisinde de kendilerini takip etmeye çalıştık. Yüzyıllardır işçi sorunları aynı temelden dolayı devam etmektedir. Gezi sürecinde de işçi sınıfı desteğini bizden esirgemedi.
- Katılımcı: Devletin niteliği bir aşama daha ortaya çıkmış oldu. Devlet, bir avuç zengin azınlığın devleti ve onların iktidarları eşliğinde yürümektedir. Bu bir avuç sömürgeciye karşı, gençlik olarak bu dünyayı yaşanılır kılan emeğin yanındayız.
- Katılımcı: Temsilcilerimizin direnişlerini saygıyla selamlıyorum. AKP’ye ve onun kurulu düzenine karşı başlattığımız bu direnişi siyasi, sosyal bir birliktelik içerisinde emeğe taraf yormalıyız.
Bahçelievler Dayanışması Forumu moderatörleri tarafından gerekli duyurular yapılarak 30 Temmuz Salı günü davetli konuklarımızla birlikte “Yandaş Meyda’ya Karşı Halkın Medyası” başlıklı gündeminde buluşmak dileğiyle forum bitirilmiştir.
Bahçelievler Dayanışması Komisyonu
durmak yok yola devam...sevgiler saygılar...
YanıtlaSilMeslek Kursu Ankara Meslek Kursu Ankara
Seo Ankara Seo Ankara