13 Temmuz 2013 Cumartesi

Esenyurt Esenkent Havana Parkı Forumu Notları (11 Temmuz)

Esenkent girişinden başlayan yürüyüşün ardından Havana Park'a gelindi ve foruma başlandı. 
Esenyurt Dayanışma'nın da aramızda olmasıyla büyük bir katılım gerçekleşti.

-Ali İsmail Korkmaz; "Korkacaksın, titreyeceksin, yıkılacaksın adi hükumet" son sözünde olduğu gibi mücadelemize devam edeceğiz. 

-Kazanımlarımız nelerdir? Kazanımlarımız; topluluk olarak dışarı çıkmayı öğrenmemizdir.
Bir kitle hareketinin nasıl ortaya çıkacağını bilemezdik, oldu ve Taksim 20 gün boyunca özgürleşti.
Taksim bir nar tanesi ise saldırılar oldukça nar tanesi gibi dağılmaya başladı, her yerde mücadele yaygınlaştı, forumlar yaygınlaştı.
Bulunduğumuz alanlarda yapacağımız forumlar kendi mahallemizi ve yaşamımızı savunmak üzere iki yönlü olmalı, Taksim'de yaptığımız da bir mahalle savunmasıydı, talan alanlarına izin vermemeliyiz.

-Çok bedeller ödedik, yüzlerce tutuklumuz var, tutuklu olan ve gözaltı listelerinde olan binlerce insan var, belki sıra bize gelecek ama bize düşen forumlarda, mahallelerde örgütlenmek, birbirimize sahip çıkmalı, omuz omuza mücadele etmeliyiz. 
Her mahallede forumlar yapılıyor ama bunları kitlesel olarak yaygınlaştırmalıyız.
"Yaşıyor" diye adını andığımız yoldaşlarımıza sahip çıkmanın tek yolu, mücadeleye sonuna kadar sahip çıkmaktır. 
Ali yoldaşımızın dediği gibi korkuyorlar, titriyorlar, bizi de korkmaya, titretmeye çalışıyorlar, ancak yılmayacağız, asla sokakları terk etmeyeceğiz!

Gençler ve çocuklar eşliğinde yaratıcı drama etkinliği yapıldı.

-Gezi direnişinin benim için en büyük kazanımı; dünya siyaset sahnesinde ılımlı islam denen islami faşizmin ve ortadoğu ve Türkiye üzerindeki planların sonlanmasıdır. 
Bu direniş bir anlamıyla Mısır, Tunus, Suriye'deki mücadeleye çok büyük destek vermiştir. Bu anlamda ılımlı islam projesinin bitirildiği gözüküyor, bu Türkiye halkının aydınlık yüzünün kazanımıdır.
Ilımlı islam dediğimiz proje; modern topluma karşı yapılan çok kapsamlı bir saldırıydı, ancak biz "modern toplum" yapısından vazgeçmeyeceğimizi gösterdik, bir hükumetin insan hayatının her hücresine saldırma hakkı yoktur diyerek cevap verdik.
Şu anda saldırmalarının tek nedeni; kaybettiklerini anlamaları, bu yüzden saldırıyorlar.
"Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez" Türkiye toplumu şu an ayağa kalktı, ancak örgütlü değil. Mahallelerdeki forumlarla, toplanmalarla mücadeleyi artırıp halk ayaklanmasına gitmemiz gerekiyor.
Ciddi anlamda bir kazanım istiyorsak, hükumetin istifasına yönelik ciddi bir çalışma yürütme yapmamız gerekiyor, bir tane polisi bile yargılamıyorlar, geri adım atmıyorlar, bizim daha büyük hedeflerimiz olmalı.

-Devlet polisiyle, gazıyla, tomasıyla hunharca saldırdı ve beş kardeşimiz yaşamını yitirdi. Kadınlar da bu mücadelede ön saflarda yer aldılar ve biliyorsunuz ki kadınlar çok fazla zarar gördüler. Kadın direnişçiler tomalara, akreplere sokulup cinsel tacize de maruz bırakıldılar, bu, devlet tarafından her zaman yapıldı. Biz devrimci kadınlar olarak erkek egemen sisteme karşı hareket etmeliyiz. Mücadelenin geleceği biz kadınların ellerinde!..

-Hükumetin geri adım attığı bir durum var: 15 Haziran'a kadar "üç beş çapulcu, marjinal gruplar, siz istediğinizi yapın, topçu kışlası yapılacak" diyen Erdoğan, sonunda mahkeme kararını beklemek zorunda kaldı. Bu 11 yıldır iktidarda olan bir partinin hiçbir zaman görmediği direniş karşısında attığı bir geri adımdı. Tutuklanan, göz altına alınan, yaralanan arkadaşlarımıza rağmen mücadele devam ediyor, ancak işçi sınıfı bu hareketin içinde yeteri kadar yer almıyor. İki defa genel grev çağrısı yapıldı ancak hayat devam etti, bunun nedeni işçilerin örgütsüz olmasıdır. İşçi sınıfının mücadelede tam anlamıyla yer alamaması önemli bir eksiklik, işçi sınıfının bu mücadelede yer alması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Yaratan ve üreten işçi sınıfı yeterince var olmadıkça halkın iktidarı mümkün değildir.

-Bir konuşmacı Hasan Hüseyin Korkmaz'ın Kızılırmak şiirini okudu.

-Ali İsmail Korkmaz'ı da diğer yoldaşlarımız gibi park içinde ölümsüzleştirmek için bir fidan dikmek istiyoruz, görev alabilecek var mı? (Gönüllü arkadaşlar yardımcı olacaklarını söylediler)

-Bizim de kayıplarımız oldu, Mahir Gür ve Murat Dağ arkadaşlarımız gözlerinden vuruldu, görmeleriyle ilgili durumları henüz belli değil. 
Gezi dayanışması bitti diyen arkadaşlar ne bekliyorlar? 10 yıldır kurmaya çalıştıkları bu saltanatı 2 haftada bırakmalarını mı bekliyorduk? Forumlar sayesinde birleşerek, mücadeleye devam edip, hep birlikte devireceğiz.

-Hep birlikte "Gündoğdu Marşı" söylendi.

-Hep birlikte "Güzel Günler Göreceğiz" söylendi.

-Hiç kimsenin birlikte duramaz dediği görüşten insanlar birlikte direnmeye başladılar, en büyük kazanımlarımızdan biri de budur. Önceki gece yarısı "jet" bir şekilde geçirilen TMMOB'la ilgili bir yasa oldu. Hala üstümüze geliyorlar, geri adım atmıyorlar, hala rantçı yasalara imza atıyorlar.

-12 Eylül'de çocuktum, korkuyordum, şimdi ise bir anne olarak çocuklarımız için korkuyorum, Taksim'deki çocukları gördükçe umutlanıyorum.

-Artık korku duvarları kırılmıştır, her ölümle daha çok sokaklara çıkıyoruz, artık onlar korkacak, onlar saklanacak yer arayacaklar, korkmayı değil korkutmayı öğrenmiş durumdayız.

-Biz çoğalırsak, sesimiz daha çok çıkarsa, tutuklamalarla ilgili sıralar bize gelmez. Hükumetlerin en çok korktuğu şey halkın tüm kesimlerinin birleşmesidir. 
Komşularımızı el yazması davetiyeler oluşturarak forumlara davet etmeliyiz.

-Katledilen gazeteci Metin Göktepe'nin annesi de burada; bu günler için içim gidiyor ama her zaman çıkamıyorum. Yalnız Metin değil, herkes için benim içim gidiyor.  Çoluklarımız, çocuklarımız cezaevinde, hep beraber olursak bu iş bitecek!

Fikir kutusu oluşturuldu, düşünceler artık yazıyla da ifade edilebilecek.

-Fabrikalarda ve mahallelerde işçi arkadaşlarımızı örgütlemeliyiz, halk direnişini zafere taşıyacak tek güç; işçi sınıfıdır.
-Mesele 3-5 ağaçla sınırlandırılmaya çalışıyor ama biz HES'lere de karşıyız, isteğiniz olursa Pazartesi günü HES'lerle ilgili bir film gösterisi yapılacak. (Oylamaya sunuldu, onaylandı.)

-Annesi Cumartesi Anneleri'nden olan, devlet tarafından katledilen, kaybedilen, Hasan Ocak'ın ailesi de burada, abisi konuşuyor;
Kısa sürede çok kazanım elde ettik. Bu mücadelenin ha deyince kazanılmayacağını biliyoruz. 
3500 kayıp olduğu düşünülüyor. Cumartesi İnsanları olarak gezi mücadelesine destek veriyoruz. Cumartesi İnsanları olarak şunu biliyoruz; her cumartesi verdiğimiz mücadele sadece Cumartesi İnsanları'nın mücadelesiyle kazanılacak bir mücadele değil, hep birlikte olmalıyız. Bu ülkede demokrasi, barış, insan hakları geçmişle hesaplaşmadan var olamaz. Katliam yapanlar hesap vermeleri. Bu sadece Cumartesi'yle başlayan bir olay değil, 1915'ten itibaren yaşanan bir çok katliam var.

-Hükümet, Gezi parkının içerisindeki kitleyi ayrıştırmak için "apolitikler, masumlar" ve "marjinaller" gibi ayrıştırıcı söylemler geliştirdi. Bu hareketi siyasi söylemden uzaklaştırmaya çalışmak, hükumetin ekmeğine yağ sürmektir. Parklardaki forumlar yaygınlaşmalı, forumlarda siyasallaşmanın önü açılmalı, ortak siyasal bir hareket üretilmeli.
Halk var olan partilerin kabına sığmıyor, AKP ve muhalefet partileri meşruiyetini yitirdi. "Hükumet istifa" sloganının altını doldurmamız gerekiyor, biz siyasal bir akım üretemezsek hareket zamanla sürecek, bir siyasal akım üretip örgütlü bir şekilde ilerlersek çok daha kalıcı oluruz.

-80 sonrası nesil olarak bizlere hep "olaylara karışma" denildi, ancak Gezi Direnişi bizlere şunu gösterdi ki; artık herkes sokaklarda, 80 darbesinde zulüm görenlerin bile ellerinde taş var, çoluk çocuk herkes hakları için sokaklarda. Gençliği iyi analiz edin, eğer onların enerjisini yakalayamazsanız bu var olan politikleşme yok olabilir.
"Kürtler neden direnişin içinde yok" sorusu hep soruldu. Düne kadar Kürtler kendi hakları için mücadele etti, ben bir Kürt'üm. Türkler özeleştiri yapmalı; "bu zamana kadar Kürt halkının ne kadar yanında olduk?"
"T.C bize Kürtleri yanlış anlatmış, alanlardaki Kürtlerle konuşmalıyız" algısı oluştu, bu çok güzel.
Gerçek barış ancak işçiler, emekçiler iktidara gelince olacak. Bugünkü iktidar var olduğu sürece gerçek anlamda barış asla gelmeyecek. 

-Ergenekon davasıyla içerde yatanlar ve hükumettekiler it dalaşı içerisindeler. Halkın sırtından elde edilen ganimetin kavgasını veriyorlar. Bu ülke bizimdir bir yalan. Bu ülke bizim değil. Biz ezilen halkız. Tüm hükumetler sermayenin iktidarını yaşatıyor. Sermaye diktatörlüğü altında barış, özgürlük gelmez! En demokratik burjuva ülkelerinde bile sorunlar çözülemiyor. Devrim için örgütlenmeliyiz, demokratik haklar için örgütlenmeliyiz, halkların silahlı örgütlenmesi olmadan mücadeleyi kazanamayız, devleti devirmeliyiz. Kurtuluşumuz kendi ellerimizde, Sosyalizmde, Devrimde!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder