15 Temmuz 2013 Pazartesi

Bahçelievler Dayanışması Forum Notları (12 Temmuz)

Bahçelievler Dayanışması olarak, 20.00 da Yeryüzü Sofrası adı altında gerçekleştirdiğimiz iftardan sonra Ali İsmail Korkmaz’ın temsili anıtına bıraktığımız mumlar, takas pazarı için getirilen kitapların ve Dayanışma Masası’nın düzenlenmesiyle birlikte konu başlığı Ali İsmail Korkmaz’ın kaybedilişi olmak üzere forumumuz başlamıştır…

Ufuk isimli katılımcı, Ali İsmail Korkmaz adına yazdığı mektubu okudu.
“Benim adım Ali İsmail Korkmaz, 19 yaşındayım. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde öğrenciyim. Gezi Parkı eylemlerine destek vermek için çeşitli arkadaşlarımla beraber sokaklara çıktım. 2 Haziran günü katıldığım eylemde polis şiddetinden kaçarken sokakta kimliği belirsiz kişiler tarafından kıstırılarak odunlarla dövüldüm. Yere yıkılana kadar dayak yedim. Olaya şahit olan bir kişi korktuğu için müdahale etmedi, edemedi. Bir süre sonra ayağa kalktım ve uzaklaştım. Ancak başka saldırganlar tarafından yakalanarak dayak yemeğe devam ettim. Kendimi otobüs durağına attığımda bayılmışım. Arkadaşlarım beni tesadüfen buldular, hastaneye gittik. Ancak doktor eylemden gelenlere bakmıyordu. Her tarafım morluk ve şişlikler içerisinde olmasına rağmen hastanede “ Bir şeyin yok, git ifadeni ver” diyerek uzaklaştırıldık. Çocukken kalp ameliyatı geçirdiğim ve kan sulandırıcı ilaçları hala kullandığım için kanamadan korkup hastaneden eve dönemedim. Sabaha kadar hastane önünde bekleyip, yorgun düşünce mecburen eve gittim. Uyandığımda konuşma zorluğu çekiyordum. Arkadaşlarım, aileme haber vererek beni başka bir hastaneye götürdü. Fakat ikinci hastanede, önce ifade vermemin gerekliği olduğu söyleyerek, beni karakola gönderdi. O halde karakollarda gezinerek yanımdaki arkadaşlarımın yardımıyla ifademi verdim. Çünkü dilim dolanıyor ve konuşmakta güçlük çekiyordum. İfade sonrası götürüldüğüm hastane, dayak yememden tam bir gün sonra muhanemi yapmaya karar verdi. Çekilen tomografi sonucunda beyin kanaması geçirdiğim ve vücudumda pek çok kırık olduğu belirlenerek ameliyata alındım. 4 saatlik ameliyatın ardından solunum ve bilincimi kaybettim, yoğun bakıma alındım. Ailem ve arkadaşlarım haftalarca, tedirginlikle hem yaşamamı hem de ölümümü beklediler. Bir ara kendi kendime son bir gayret ile nefes almaya başladım. Lakin olmadı. Hepinizi üzdüm. Umutlandırdım. Affedin!
Ben Ali İsmail Korkmaz, 19 yaşındaydım. 2 Haziran gecesi elinde odunlar olan kimliği belirsiz kişiler tarafından Gezi Parkı eylemlerine destek verdiğim için öldüresiye dövüldüm. 10 Temmuz günü hayata gözlerimi yumdum. “

Katılımcı düşünceleri;
- Ali İsmail Korkmaz, 31 Mayıs günü başlayan, Taksim Gezi Parkı direnişinden bu yana polis ve devlet tarafından öldürülen beşinci arkadaşımız, ışıklar içinde uyusun. Anısı mücadelemizde yaşayacak.
- Arkadaşımız mektubu okurken, bir anne olarak çok duygulandım, üzüldüm. Şuanda çok öfkeliyim. Ali İsmail Yılmaz’ı kaybettik ama bir gider, bin geliriz! Mücadeleye devam!
- Hala yoğun bakımda olan arkadaşlarımız var. Yarın bir ölüm haberi daha alabiliriz. Alilerin ölümlerine alışmamamız lazım. Ali Hataylıydı ve Hatay son 4 ayda Reyhanlı başta olmak üzere çok ciddi şeyler yaşadı. Hatay bizden daha kızgın ve Hatay’da polis çok daha sert davranıyor.
- Çift çanak kullandığı için gözaltına alınan insanlar vardı ve bu satılmış medya Gezi Parkı olaylarından sonra o insanlara şunu söyletti, “Neden şimdi çift çanak kullandığımızı anlayabiliyor musunuz?”
- Sopalı, palalı saldırganlar münferit bir olay değil, hükümetin ve satılmış medyasının yarattığı bir durumdur. Biz Ali’yi ve Ali gibi beş arkadaşımızı daha kaybettik. Bizim gücümüz kaybettiklerimiz içerisinde bir polisi de var görmemizdir. Bu farkımızı koruyalım.
- Yıllar boyunca halklar, devlet eliyle birbirine düşman edildi. Ancak bazıları halkların birbirinden hiçbir farkı olmadığı anlayamadı. Bu sömürü sistemi içerisinde devletin şiddetiyle, zamlarıyla, saldırıyla, çeşitli müdahaleleriyle birçok ortak yönümüz oluştu. Gezi Direnişi bu ortak yönlerin buluşmasıdır. Gezi Direnişi bize yan yana durmayı öğretti. Bundan sonraki çalışmalarımızla da mahallemizde, okullarımızda hep beraber ortak bir iradeyle bu hak, kardeşlik ve barış mücadelesini büyütelim.
- Ali’nin öldürülmesi bir biat toplumuna dönüştürülmek istenen toplumun içerisinde bulunan yürüyen insanın, konuşan insanın susturulmak, durdurulmak istenmesidir. Buna karşı gelecekler vurmakla, kırmakla tükenmez.
- Biz eski kuşakların içerisinde olduğu tartışmaların cevabıdır Ali’nin ölümü. Ali’nin öldürülmesi devletin niteliğinin öğrenilmesi açısından en büyük örnektir. Ali’yi bu sömürü sistemi, ezen – ezilen sınıflar olduğu sürece var olacak sistemin polisi ve onun sivil uzantıları öldürdü.
- Ali; Sevcan gibi, Uğur gibi, Ethem gibi öldürülen bir insan. Ali’nin arkasında olanlara, Sevcan’ın ve Uğur’unda ihtiyacı var. Umarım Gezi Direnişinden sonra insanlar Maraş’ta, Dersim’de, sırf ırkından ve inancından dolayı öldürülen, katledilen insanları da düşünecektir. Biz halkına karşı katliamlarla, ölümlerle cevap veren hiçbir iktidarı affetmiyoruz.
- Bugün Ali için koruduğumuz hassasiyeti, günlerdir komada olan Berkin içinde göstermemiz ve tutsaklarımızı yalnız bırakmamamız gerekir.
- Örgütlü olduğumuz sürece polisin ve onun sivil uzantılarının saldırıları da egale edilecektir. Bu nedenle kendi içimizde örgütlü olmanın önemini vurgulamak istiyorum.

Daha sonra, avukat olan bir katılımcı, yaşanılan süreç içerisinde gelişen hukuki ve hukuki olmayan olaylara dair açıklamalarda bulunarak, gözaltı sürecinde gösterilmesi gerekilen tavrı aktarmış ve katılımcıların sorularını yanıtlamıştır. Konuşma özeti;
- Hükümet sözcülerinin bu süreç içerisinde söylediği her söz mahkeme konusu olabilecek açıklamalardır. “Kağıt üzerinde bazı haklar vardır ancak bunları biz istediğimiz sürece, bizim istediğimiz şekilde kullanırsınız, kullanmazsanız sizi terörist ilan ederiz” denilmektedir. Hiçbir anayasal hak yukarıdan birilerinin yazmasıyla, çizmesiyle oluşmaz. Bunlar halkların mücadeleleri sonucunda kazanılan haklardır. Kağıt üzerinde size tanılan hak ve özgürlükler vardır. Ancak uygulamada birçok kısıtlama getirilir. Kazandığınız bu haklar siz kullandığınız sürece vardır. Kullanmaz, savunmazsanız yok olur. Yasaları oluşturan ve uygulatan halkın kendi gücüdür.
- Parkın keyfi yasaklanmasından sonra kendisinin halk olarak görüldüğüne artık tereddüt ile baktığını söyleyen katılımcı, parka girmenin yasal şartını “yandaş mı olmak lazım?” diyerek sordu. Soruya cevaben,
Valinin açıklamalarının tutarsızlıklarla dolu olduğunu, halkın gözünde vali itibarının kalmadığı ve hiçbir hukuksal alt yapıya binaen yapılmadığı söylendi. “Bu açıklamalara cevap vermek dahi saçmalığa karşı cevap vermektir. Herhangi bir idarecinin toplanma hakkının engellemesi suçtur, valinin halk üzerinde ise hiçbir ciddiyeti kalmamıştır.” denildi.
- Gözaltı durumunda eylemcilerin takınması gereken tavrı soran katılımcıya cevaben,
Gözaltı sürecinde herhangi bir itirazda, eylemcinin polis ile mukavemet etmekten tehdit edildiği genelde ise soruşturmanın bu yönde açıldığı, gözaltına alınan eylemcinin çevresindeki insanlara ismini duyurmasının gerekli olduğu, gözaltı sürecinde sessiz kalma, tutanak imzalamama, avukat isteme hakkının var olduğu hatırlatıldı. İnsanların çantasında çıkan güneş ve deniz gözlüklerinin dahi artık tutuklama sebebi olduğu belirtildi.
- Taksim Dayanışması üyelerinin gözaltına alınmasından sonra tutuklanmasını beklediğini söyleyen bir katılımcı, üyelerin serbest bırakılmasını kendi adına sürpriz olduğunu, bu sürecin bir hukukçu olarak nasıl izlenildiği soruldu.
Göz altıların, Taksim Dayanışması’nı yıpratmak amacı taşıdığı, ardından savcının acil bir şekilde suç örgütü kurma telaşına girdiği aktarıldı. “Gözaltına alınanlardan birisi polis otobüsünün yanında geldiği için bir suç örgütü oluşturmaktan üç gün sonra hakim karşısına çıktı. Bu gerçek bir hukuk komedisidir. Gözaltı sürecinde savcının bir terör örgütü oluşturma çabasının başarısızlığını ise yeterince çalışamamasına bağlıyorum. Önümüzdeki süreçte bu hazırlığın yapılmasını da bekliyoruz. Dava hakkında yeterince kamuoyu oluşmadığı sürece o dava hukuki sonuçlanmayabilir. Taksim Dayanışması üyelerinin serbest kalışının nedenini de buna, bir kamuoyu oluşmasına bağlıyorum. “

Forum günlerinin Salı ve Cuma olarak düzenlenmesinin kararlaştırılması, forumumuzun sosyal medya adresinin, forum ve Yeryüzü Sofrası’nın gün ve saatinin paylaşılması,  TMMOB ve Taksim Dayanışması’nın Cumartesi günü için yaptıkları yürüyüş çağrısının aktarılmasının ardından sonra forum sonlandırıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder