1 Temmuz 2013 Pazartesi

Ankara 100.Yıl İzci Parkı Forum Notları (29 Haziran)


Bu gece tartışmalar ve açık kürsü Lice olaylarıyla iç içe girmiş vaziyette seçim barajı, temsili siyasetin krizi ya da varolan siyasi rejimin içinde ne gibi çözümler yaratılabileceği, halk meclisleri, yerel seçimler vb konuların tartışılmasıyla devam etti.

Konuşanlar, konuşulanlar:

  • Ülkede hali hazırda varolan siyasi Doğu-Batı ayrımı ve kopmuşluğunu beslemek yerine ortadan kaldırmaya dönük eylemlerde bulunmak lazım. Kopmuşluk yaşandı, Kürdistan-Türkiye ayrımını yapmayı, bir türlü Türkiyeli hissedememeyi ortadan kaldırmak için bütünlüğü korumak lazım. Kürtler onları düşündüğümüzü bilmeliler. İki halk barışmalı ve birbirini anlayabilmeli. Bu olaylara sessiz kalamayız. Ancak birbirimizi anlamaya başlarsak birarada yaşama pratiğini oturtabiliriz.
  • İktidar Gezi direnişini itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Kanmayalım.
  • Hükümet 12 Eylüle sitemine dayanarak bir çoğunluk sağlamaya çalışıyor. Bunu şöyle açıklamaya çalışalım. Ak Parti %10 barajından dolayı %50 görünüyor. Mecliste bu barajın kalkması için teklif verildi ama AKP reddetti. Gerekçesi partiler çok çalışsınlar bu barajı geçsinler. Diğer partiler işin içine girdiğinde bu partinin oylarının %35’e düşeceği uzmanlar tarafından hesaplanmış durumda. Temsili demokrasi sandıktan ibaret değil. İnsanlar kandırılmakta. Hitler de sandıkla gelmiştir ama neler yaptığını biliyoruz. Kuvvetler ayrılığı bu nedenle getirilmeye çalışıldı. Temsili demokrasi nedir, burjuva demokrasisi nedir, katılımcı demokrasi nedir bunları iyi ayırt etmek lazımdır. Bugün dünya’da temsili demokrasinin krizi tartşılmaktadır. Siyasi kriz de var, bu forumlar bu nedenle değerli, doğrudan demokrasi örneğidir.
  • % 33 bir önceki seçimde zaten oy kullanmadı. %67’nin %50sini hesaplıyorlar.bu da %33.5 gibi bir şey yapar. Ve %10’u geçemeyen partilerin oyları da ona eklendiği için, onun içinden ciddi bir miktar azalıyor. Kaldı ki SEÇSİS siteminin verdiği usulsüzlükler de hesaba katıldığında o miktar çok daha aşağı iniyordur. %50 psikolojik baskıdır sadece. Ama esas rakam çok daha az.
  • Seçim barajı bize ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyulan bahanelere dayanıyor. Diyorla ki, bu %1 lik dilimi alan bütün partiler bir araya gelir, bir koalisyon kurulur fakat devletle anlaşamadığı için hiçbir şey yürümez.
  • Neden baraj altında kalan sol partiler birleşmiyor?
  • %10 seçim barajından farklı bir şey daha var, her parti hazineden yardım alıyor ve bu yardımın oranı çıkardıklarımilletvekili sayısına göre belirleniyor ve barajı geçemeyenler yardım alamıyor. Bu yardım neyi belirliyor? Bir dahaki seçimlerde daha fazla çalışma ve duyuru imkanı demek bu. Ya da AKP’nin şu an elinde olan medya gücü ve sermaye ve cemaatten aldığı para gücüyle iyi manipule edebiliyor. Bu güç, üştünlük olduğu sürece demokratik seçimden bahsetmek mümkün değil. Son seçimde 10-12 milyon oy çöpe gitti. Buna karşı bizim yapabileceğimiz şey demokratikleşme talebi, partiler arası ittifakın önünün açılması. En önemlisi de hazine yardımlarının eşit dağıtılmasını istemek.
  • Düzeltme yapalım hazine yardımı milletvekili sayısına göre değil oy oranına göre yapılıyor. Akp açılan davayla hazine yardımı kesilmiş bir parti. Partiler hazine yardımıyla hayatta kalamazlar sadece. Seçim barajı, yeni parti kurmak fikirleri 8 ay sonra yapılacak yerel seçimlere etkisi yok. Solu birleştirmek bizim yeterliliğimizi çok arttırır. Mecliste hakimiyet lazım. Sokaktaki güçle meclisteki diktayı yıkabiliriz. Bu nedenle bu mahallelerden bir parti çıkması önemli. Oy oranında oynamalar yapıyorlar. 
  • Parti çatısı altında birleşme fikri bir çok solcunun özlediği birşeydir. Bu ilk 2000-2002 yıllarında solu birleştirme hareketi ÖDP tarafından denendi. Fakat bazı aksaklıklar oldu süreçte ve ideolojik yetersizliklerden dolayı bozguna uğradı. Tutmadı ve ÖDP dağıldı. Şu an böyle bir girişim yine var, HDK (halkaların demokratik Kongresi) toplandı ve yine bir girişimde bulunup çağrı yaptı. Bu kongre kurulmadan önce blog adayları dediğimiz vekillerce bunun çalışması yapılıyordu; Sırrı Süreyya, Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Levent Tüzel. Bu arada amacım kesinlikle propaganda yapmak değil, bilgi vermek. Bu oluşumun içinde bir çok sol örgüt yer almakta. Emek, ESP, DSP, BDP, Yeşilller ve Sol vb. Örgüt ve derneğin bulunduğu bir oluşum. Önümüzdeki seçimde HDPartisi olmaya doğru gitti. Birleşme şu an mecliste bu vekiller tarafından çalışılıyor. Belki bu hareket üzerine araştırılabilir, eksikleri tartışılabilir. Zaten bir oluşum varken yenisine gerek yok fikrimce. Amaçları zaten demokrasiyi getirmek.
  • HDK’nin yaptığı çalışmaları takdir etmemek mümkün değil. Ancak eş başkan Ahmet Türk gezi parkı eylemlerindeki olumsuz tutumunu gözardı etmemek lazım. Gezi parkı direnişi sürecinde HDK’nin öngöremediği bir profilde insan çokluğu sokaklara çıktığı aşikar. Fakat bu noktada ertuğrul Kürkçünün mecliste yaptığı konuşma ve Sırrı Süreyya’nın sokaktaki tavrını inkar etmemek lazım. Solun birleşmesi önümüzdeki seçim süresi için geç bir sorudur. Doğudaki halkın yaşam alanlarından kovulmasını bunu görmeyenlere anlatmak uzun sürecek bir iş. Batıdakilerin öz eleştisi yeni başlayan bir süreç. 70 yaşındaki bir insana bir yüzbaşı dışkı yedirirken biz hiç merak etmedik. Şimdi yeni yeni sokağa çıkmışken bunları sorguluyoruz. Çok acil birliğe ihtiyacımız var ve bu birlikteliğ devam ettirmemiz lazım.
  • BDP’nin bu süreç içindeki tutumu birileri tarafından eleştirildi. Bu konuda onları dinlemek ve bir uzlaşma sağlamak gerekiyor. BDP sürecin başında temkinliydi. Bu çok anlaşılabilir bir şey çünkü Türkiye’de yıllardır bir savaş var. Ve şu an için bir yerde bir barış süreci olduğunu kabul etmek lazım. Biz yine devletin barışı getireceğinden kuşkuluyuz ama. Bu süreci baltalamamak, bozmamak adına bu sürece duyarlı ve temkinli yaklaşmak çok önemli bir şey. Yani orada insanlar ölürken bugün ve dün, ve daha fazla insanın ölmesini istemiyorken böyle bir süreci kimse riske atamaz. BDP’nin direk olaylara dahil olmasını beklemenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Olylar başladı ama nasıl gideceğini bilmiyoruz. BDP’nin alanlara girmemesinin diğer büyük sebebi alanlarda şöven söylemlerin olmasıydı. BDP alanlardayken milliyetçi söylemlerin olması muhtemelen BDP’yi kıran bir şey. Bu anlaşılamayacak bir şey değil. BDP bu süreçte alanlardan çıkarılmak da istendi, ankara, istanbul, izmir buna örnek. Böyle bir süreç içinde BDP’nin tamamıyla tabi olmasını bekleyemeyiz. Öncelikle bizim kendimize sormamız lazım söylemlerimize dikkat ediyor muyuz? Birleştirici bütünleştirici mi gerçekten söylemimiz? Bunları yeterince sorguladıktan sonra belki BDP’ye eleştirilerimiz olur. Biz bunları yapmıyoruz öncelikle, bütünleştiricilik diyoruz ama meydanlarda ırkçı, cinsiyetçi söylemlerimiz var. Neresi birleştiricilik bunun? Meydanda küfürler dönüyor ama orada kadınlar, lgbtt bireyleri ve translar da var. Meydanlarda sadece Türkler yok, sadece kemalistler yok. Ama biz bunu bütün kitleye maletmeye çalışıyoruz. Böylece insanları kırıyoruz. Evet çoğunluk olarak belki batı illerinde Türküz. Biz burda seslerimizle diğerlerini bastırabiliriz Türk olarak, ya da çoğunluk olarak erkeğiz kadınları da bastırabiliriz. Çoğunluk olarak heteroseksüel bireyleriz eşcinselleri de bastırabiliriz. Ama bu bütünleştiricilik değil. Bunun AKP’nin yaptığı şeyden farkı yok. SKP politikasının bir başka biçimi oluyor sadece bu. Karşısında duran ama aynısı olan bir biçim. Kendimizi önce eleştirelim sonra ötekileri eleştirelim.
  • Gezi olaylarının başından beri bu birleştiricilik meselesine katılıyorum. Fakat hükümetin tavrı bunun üzerinden bir ayrımcılığa gitmek oldu. Gezi için haykırıp Lice için susmak yanlış! Her iki yönde de bu özen gösterilsin.
  • Bizim bu forumlardan bir takım örgütlenmeler yaratmamız lazım, direnişin başından beri taleplerimiz vardı. Bu ortak talepleri dillendirdik hepimiz. Bu talepler doğrultusunda bir parti oluşumuna gitmek mantıklı bir fikir. Keşke sol partiler bu areketin gerisinde kalmasaydı da 100 binlerin mücadelesini öteye taşıyamadılar. Kitle örgütleri kitlenin gerisinde kaldı. Parti kurmak sağlıklı değil. Sokağa çıan insanlar karar alsın ve bu mahalle ve direniş komitelerinden partiler çıksın. Farklı politik görüşlere sahip insanlar ancak ve ancak belli ortak talepler etrafında bir araya gelebilir. Meclis bizi temsil edebilir mi? Sırrı bunun örneği, meclisi böyle kullanalım. Çapulcular partisi konuşulabilir. Böyle bir örgütlenme içine gireceksek eğer bu yalnızca mahallelerden çıkacak komitelerle olmayacaktır. Bizim üretimden gelen gücü kullanmamız gerekiyor. Çalışan insanların iş yerlerinde bu tür komiteleri kurmaları şart. Beyaz ve mavi ayrımı yapmadan çalışan insanlar iş yerlerinde geziye dair farkındalık yaratmalılar. İşyerlerinde direniş komiteleri kurulmalı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder