1 Temmuz 2013 Pazartesi

Abbasağa Parkı Forum Notları (30 Haziran)


Maçka forumunun yerini bulamadığımızdan Abbasağa’ya geldik. Geldiğimizde saat 21:30 suları idi. Yağmur başlamak üzere idi. Forum yerinde yüze yakın insan bulunmakta idi. Fakat Pazar günü forumunun iptali kararının dün alınmış olduğundan haberimiz yoktu, geldiğimizde bu bilgiyi  oradaki görevli bir arkadaştan öğrendik.  gelen birçok hiç kimsenin bundan haberi yoktu.

Bir süre sonra küçük gruplar halinde konuşarak forumun iptal edilmesine üzüldüğümüzü ve orada toplananlarla forum yapma istenildiğine karar verdik.  Yağmura rağmen, bir ağacın dallarına ve konuşmacıya verdiğimiz şemsiye ile foruma başladık. Yağmurun şiddetlenmesi nedeniyle kısa süren forumda konuşulanları aşağıda özetledik. Yanlış anlaşılma ve eksikler için konuşmacılardan özür dileriz:  (Not: Tüketimi durdurmak için alışveriş etmeme kararına rağmen, forum alanında bulduğumuz Benetton’dan yeni alınmış bir tişörtü bularak tentenin altına koyduk J Tişörtünü kaybeden arkadaş gidip oradan alabilir.)

1.     Konuşmacı:
Ben forumun içeriği ile başlamak istiyorum. İlk zamanlarda, yoğun günler yaşıyorduk. Acil çözüm önerileri geliyordu. Ama artık anılarımızı konuşmaya başladık. Oysa, burada konuları belirlemeli ve bir işe yönelik sonuç alıcı konuşmalar yapmalıyız.”
2.     Konuşmacı:
“Dün karar alan moderatör (Pazar günü forum yapılmayacağı kararı), burada olsaydı onunla konuşurduk. Ama bence dün yeterli tartışma yapılmadan ve oylama yapılmaksızın bugün forum yapılmayacağına karar verildi. Bu kararı, moderatörün aldığını düşünüyorum. Bence bu demokratik bir karar değildi.
            Sarıyer’deki olayları düşünüp bizim tarzımı belirlemek için bir tecrübe edindik. Bizim tarzımız barışçıdır, dünyanın birçok yerindeki isyanlar gitgide şiddete doğru, biz şiddet yerine, konuşmayı ve forumları seçtik. Bu çok doğru ve güzel bir uygulamadır. Bunu bütün dünya da böyle izliyor. Bu yüzden forumların, azalmadan devam etmesi gerekir. Bu nedenle bugün foruma devam ediyoruz. Lice konusu, çok önemli. Aslında bu konuda konuşmak istiyordum. Kürt sorunu yaklaşık 30 yıldır Türkiye’nin önemli bir sorunudur. İnsanlar, bu sorunu Lice olayları ile birlikte daha iyi anlamaya başladılar. Çünkü tıpkı Gezi Parkında olduğuna benzer bir durumda, insanlar bir şeye direniyorlar. Bizim gibi karşı çıktıkları bir durum var. Onlar bunu senelerdir yapmaya ve dile getirmeye çalışıyorlar ve müdahaleye maruz kalıyorlar. Bu nedenle Kürt sorunu forumların önemli konularından biri olmalıdır.”
3.     Konuşmacı:
            “Moderatörün yaklaşımının forumun tek başına belirleyicisi olması gerekmez. Ayrıca her forumda moderatörlerin değişmesi gerekir. Moderatör forumun yöneticisidir. Karar alma yetkisi yoktur bence. Sürekli aynı kişilerin böyle öne çıkması da sağlıklı bir yaklaşım değildir. Bir önceki konuşmacının söylediği gibi, forumlar gerçekten de çok önemlidir. Gezi parkıyla başlayan direniş ve forumlar bütün dünyaya yeni bir ışık yakmıştır. Bunu Cihangir Parkı’ndaki Fransa’dan gelen bir konuşmacı ifade etmişti. Bence de aynen öyle. Türkiye Antik dönem demokrasisi ile (Yunanistan’da Sokrates ve tüm Yunanlılar önemli kararları sokakta alırlardı.) uygulamalı olarak ilk kez tanışıyor. Biz de sandık demokrasisine değil, doğrudan demokrasiye önem vermeliyiz. Kendi gücümüze güvenerek, meclise etki edeceğimizi bilmeliyiz. Yunanistan’da iki yıldır, semt meclisleri devam etmektedir. Bizde de bu forumlar bir güç olarak devam edecektir.
            Forumlarda belirli konularda somut kararlar almalı ve bunları uygulamalıyız. Burada alınan kararlardan en önemlisi, boykot kararıdır. Bu kararın her yerde uygulanması için, daha çok duyurmalıyız. Küçük esnaftan alışveriş etmeliyiz. Ayrıca, gezi parkındaki Devrim Market’in mantığını devam ettirmek için, “değişim birimleri” oluşturulabilir mi? “Değişim birimi” derken; fazla olan eşyaların ve yiyeceklerin bu birimlere getirilmesi ve buradan insanların kullanımı için sunulmasını kastediyorum. Örneğin, memleketten getirilen, fazla yiyeceklerin, birimlere getirilerek, başka ürünlerle değiştirilmesi mümkün olabilir. Karadenizli bir kilo fındık getirir, 1 kilo kayısıyı götürür. Aslında bu konuda düşünce üretmemiz gerekiyor. “
4.     Konuşmacı:
“Kapitalist sistemin direğinin ekonomi olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak, tüketimden gelen gücü kullanmak yerine, üretimden gelen gücü kullanmalıyız. Bu direniş sırasında sanırım bunu pek yapamadık. İşçiler, memurlar, günlük hayata yönelik bir değişiklik, çalışma yapılamadı. Bunu yapmak için, çaba harcamalıyız. “
5.     Konuşmacı:
Ben GALATASARAY ÜNİVERSİTESİN’DE öğretim üyesiyim. Biz, GSÜ MECLİSİ’ni kurduk. Bu meclis bütün üniversite çalışanlarını kapsıyor. 1. Temmuz’dan itibaren tüm sözleşmeli çalışanların iş akdi fes edilecek ve biz bu konuları mecliste konuşuyoruz. Bununla ilgili hukuki girişimlerde bulunuyoruz.  Üretimden gelen gücü kullanmak üzere söylediğiniz çalışmaları yapıyoruz. Ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan taşeronlaşma ile mücadele, düşük ücretler ile güvencesiz çalışma koşullarının forumlarda ele alınması ve çözüm süreçlerinde aktif rol alınması çok önemli diye düşünüyorum.”
6.     Konuşmacı:
“Acaba boykot kararı sonuç itibariyle büyük firmalara mı yoksa orada düşüş ücretle çalışanlara mı zarar verir? Sorusunu soruyorum. Bu konuda net bilgi edinmek ve ona göre hareket etmek gerektiğini düşünüyorum. Bunun ekonomi uzmanlarına sorulması ve net bilgiler edinilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Ayrıca, parklarda alınan kararları anında takip etmek istiyorum ama takip edemiyorum. Bu konuda bir görevli olmalı, mesela bugün forumun iptal olduğundan birçoğumuzun haberi olmadı. Bu sorunun giderilmesi gerekir.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder