5 Temmuz 2013 Cuma

Selamiçeşme Özgürlük Parkı Forum Notları (3-4 Temmuz)

4 Temmuz Forum Notları


Pınar_ Gündüzleri parkta nöbet tutalım demiştik. 3 kişi nöbet tuttuk. 4-7 arasında parkta hiç kimse yoktu. Durmanın hiçbir anlamı yok. Bunun yerine forumda 1 saat önce megafonla parkta dolaşıp foruma çağırabiliriz. Çadırda asılmış kağıtlar epey ilgi çekti. Burayı zenginleştirmeliyiz. Burada forum olduğunu anlamaya başladı insanlar.
- Biraz önce bir mesaj geldi. Yarın için, anayasa mahkemesi uzun yıl süren tutukluluklarına neden olan yasayı iptal etti. Yarın bunun için Çağlayan’da 13:00’da basın açıklaması yapılacak.
Arzu_ Bugün öğleden önce parka geldim. Bir bilgi vermek istiyorum. Parkın idaresinde sorumlu Serap hanımla görüştüm. Bize nasıl yardımcı olabileceğini sordum. Malzemelerimizi getirip götürmeye sorunundan karşı nasıl yardımcı olabileceğini soracaktık. Destek beklerken, çimlerde oturduğumuz, masa koyduğumuz için laf işittik. Bunun için belediyeden destek almamız gerektiğini söyledi. Bunun için başkan yardımcısına mail atalım, gelsin burada taleplerimizi dinlesin. Burada otururken çayımızı da içelim, işten gelenler bir şey yesin diye düşündük. Bunun için de bir bağış kutusu oluşturduk. Destek olalım lütfen.
- Önerileri pratiğe dökelim. Öncelikle başkan yardımcısına mail atalım. Bu işi kim mail atıp davet edecek?
- Park ve Bahçelerden sorumlu başkan yardımcısının adı Mustafa Demirkan. Gidip de çağırabiliriz.
- Girip çağırırız da bizim talebimiz ne olacak? Bugün örneğin 2 arkadaş bu bahçeden sorumlu kişiyle görüşmüşler. Ancak bunları koordinasyonla bağlantılı olarak yürütelim. Talebimiz ne? Birincisi, belki bu alanda kalmayacağız. Girişe yakın yere taşınmayı konuşmuştuk. Önce buna karar verelim. Buna göre taleplerimizi iletelim. Bence bu parktan sorumlu olan kadın, olayın farkında değil. Ülke ayağa kalkmış, o hala “çimlere basmayın” diyorlar. Belediyeye de gidersek, ya taleplerimizi belirleyelim ya da gelin bizi dinleyin diye davet edelim.
O zaman önce yetkililerden isteklerimiz nedir, bunu tartışalım.
Çağrı_ Ben herhangi bir yetkiliyle görüşmeye ya da bir şey talep etmeye ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Parklar bizim! Bizimle görüşmek istiyorlarsa onlar gelsin diyorum.
- Talep dediğimiz şey şu: Eşyalarımızı gündüz tutabileceğimiz bir dolay ve masa istedik. Bu kadar basit. Yoksa ona nerede oturacağımızı sormayacağınız.
- Kendimiz bir dolap yapabiliriz. Yetkililere ihtiyacımız yok.
- Burada her hafta organik pazar yapılıyor. Onların malzemelerinin olduğu gere koyabiliriz.
Eralp_ Dolap önerisine herkes sıcak bakıyor sanırım. Bunu nasıl halledeceğiz onu konuşalım.
Burhan_ Görüyorum, yollarda evlerin önüne eski dolapları, tahtaları toplayıp dolap yapabiliriz.
- Yoğurtçu Parkı’nda takas pazarı kurulacak pazar günü. Hala çok fazla şeyimiz var alışveriş alışkanlıklarımız yavaş yavaş değiştirmeye başlamış olsak bile… Biz de pazar günü böyle bir şey yapabiliriz.
Gülay_ Resim öğretmeniyim. Bu parka ilk gelişimiz. Biz de arkadaşımızla Pazar günü piknikte atölye yapabiliriz. Sonra da bunları da sergileriz. Biz biraz boya getireceğiz.
Pazar günü saat 10:00’da pikniğimiz var.
Fikret_ 15 yaşındayım. Abimle Altunizade’de çalışıyoruz. Abimle gezi parkına giderken, metroda insanlar bizi alkışlıyordu. Biz de gittik. Halay çekiliyordu, onlara katıldık. Başbakanın dediği gibi camide içki içildiğini doğrulamıyorum.
- Bugün okuduğuma göre ramazanda Gezi Parkı’nda iftar verecekmiş belediye. Yoğurçu ve Abbasağa Parklarında da iftar verilecekmiş. Gezi’de ne yapılacağı ortak karar verilecektir ama ben bunu bizim sahiplenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Pratiğe yönelik şeyler de yapmalıyız.
Kütüphane önerisi için bugün bir karar alalım. Yayınevi de haber bekliyor, çok kitap var.
- Topçu Kışlası Projesi iptal olmuş ama esasen yayalaştırma projesi de iptal olmuş 6 haziranda. Ama parkta makineler çalışmaya devam ediyor. Buna yönelik ne yapılabileceğiyle ilgili bir fikri olan var mı?
Burhan_ 2 konuda bir şeyler söylemek istiyorum. Birincisi, parktaki sorumlu kadının söylediklerini duyduktan sonra, belki bizim daha farklı bir örgütlenmeye ihtiyacımız olabilir. Belki bir dernek olabiliriz. İkinci konuda Mısır’la ilgili. Benim midem bulandı. Yandaş Türk medyasını izlerken, bütün Gezi Direnişi’nde penguen gösterenler, şimdi Mısır’a odaklandılar. Demagojik söylemler üretiyorlar. Erdoğan kadar arsızca değil ama tıpkı Gezi Parkı direnişçilerini 3-5 kişi göstermeye çalıştıkları gibi, orada da Mursi taraftarlarının çok fazla olduklarını göstermeye çalışıyorlar. Hem darbe karşıtlığı yaparken Mursi’nin de darbeyle geldiğini konuşmuyorlar. ABD ve Avrupa’ya laf atıyorlar. Ben bu darbenin, teknik anlamda darbe olmakla beraber, tarihsel darbelerle de örtüşmediğini düşünüyorum. Mısır Ordusu’nun, bizdekine benzer bir şekilde Türk-İslam sentezi yapma ihtiyacı yok. Belki de dünya tarihinde bu kadar kitlesel katılımın olduğu kitleler yok. Bu yüzden de Mısır Ordusu da sanki halka tabi olmuş gibi görünüyor bir yandan da kendi prestijini korumaya çalışıyor. Orada atılan havai fişekler asker geldiği için değil, Mursi gittiği için. Bugün Saadet Partisi, İstanbul Mısır Konsolosluğu önünde gösteri yaptı darbeyi kınadıklarına yönelik. Hep dış mihrakları suçluyorlar, o meydanki iç mihraklardan kimse bahsetmiyor.
Hatırlarsanız, Gezi olaylarında CNN ve BBC bu olayları olduğu gibi gösterirken, iç mihraklar bunu yapanları suçladılar. Bugün Anadolu Ajansı’nın başındaki adamlar Mursi’yle birlikteyiz gibi bir hashtag başlatıyor. Ali Babacan, meydana çıkanların çoğu okumuş çocuklar dedi. Madem böyleydik, neden bizle konuşmadılar. Bir diğer ikiyüzlülük, faiz lobisi lafı dönüyor. Bu lafı çıkaran, başbakanın başdanışmanı oldu. Bu lafı çıkaranlar, İstanbul’un finans merkezi olması için lobiciliğe devam ediyor. Hem bu şehre yabancı yatırımcıları çekmek isterken hem de bunlar hakkında konuşuyorlar.
- Mısır bizim için önemli. Mursi’nin düşmesi demek Erdoğan’ın düşmesi demek. Mısır aynı zamanda BOP kapsamındaki ılımlı İslam politikasının çökmesini göstermesi açısından da önemlidir. Ayrıca, Esad’ın da karşısına geçmiştir. Erdoğan’ın dış politikası çökmüştür. Komşularla sıfır problemden, sıfır komşuya geçtik. Devlet adamlarımızın hiçbir öngörüsü olmadığını da görmüş olduk.
- Ben 2 haftadır Yoğurtçu Parkı’ndaydım, orası kalabalık olduğu için tercih ettim. Buranın kalabalığını artırmak için bir şeyler üretmeliyiz. Benim fikrim, etraftaki çok sayıdaki kafelere gidip gençleri haberdar etmeliyiz. Çünkü gençler bu işi devam ettirecek, yaşlılar da bize tecrübeleriyle bize destek olacaklar. Yoğurtçu Parkı’ndakine benzer komisyonlar oluşturabiliriz. Broşürleri sokaklarda dağıtabiliriz.
Murat_ Bu konuda çalışmalar başlattığımızı düşünüyorum. Bunlara ek olarak demin yaşadığım bir şeyi söylemek istiyorum. Bizim tepkimizi en dikkat çekici şekilde gösterebileceğimiz şey bu. Yani unutuyoruz ama birisi hatırlatınca hemen yeniden başlıyoruz. Hatırlatmalıyız, uyarmalıyız. Ses çıkarmalıyız. Parkta insanları çağırmalıyız. Bir süre sonra örgütlenme kendiliğinden oluşacak. Komisyonlar sonrasında kendiliğinden çıkacaktır.
- Farklı bir konuya temas etmek istiyoruz. Maalesef belediye başkanları donanımlı değil. Bu yüzden de şehir planları her gün değişmekte. Bu nedenle de bizim yaşadığımız yerlerde gördüklerimiz eleştiriye neden olmakta. Bir yerde 3 kat bir yerde 30 kat olmamalı. Çamlıca Tepesi’ne ne olması gerektiğini anlamak için çok da şey olmaya gerek yok. 1/1000 ve 1/5000 planların öncelikle halk oylamasına sunulmalı büyükşehire gitmeden önce.
Halkı buraya çekmek için bir darbuka, bir halay çeksek çok güzel olabilir.
- Biraz önceki planlar hakkındaki öneriye katılmıyorum. Bunun da 2 nedeni var. Birincisi, bu ülkede bilim var. Her şeyi soramayız. İkincisi de referandum sürecinin çok sakat olduğunu düşünüyorum. Önümüze 2 bozuk yemek koyuluyor ve hangisini yemek istediğimiz soruluyor. Ben bunu reddediyorum. Bence,  bu referandum yaklaşımı değiştirilmeli. Biz ne istediğimizi söyleyelim ve kendi istediğimiz şeyi oylayalım.
- Öncelikle yurttaş olmayı öğrenmeliyiz. Öncelikle sistemi suçlamak yerine yaşadıklarımız şeylerde kendi sorumluluklarımızı görmeliyiz. Erdoğan da aynı şeyi yaptı. Sürekli farklı kesimleri sorguladı. Öncelikle kendi yurttaşlık bilincimizi geliştirmeliyiz.
- Demin söylediğinize bir şey eklemek istiyorum. Biz sistemi kötülemeyi çok seviyoruz. Ben de o insanlardan biriyim. Ben 30 yaşındayım ve Kürt sorunuyla eşit yaştayım. Ben bunları hep televizyondan öğrendim. Ama Gezi’de yaşadıklarımın sonunda bunun böyle olmadığını öğrendim. Biz hiç kimseyi dinlemeden büyüdük. Dinlemeyi ve anlamayı öğrenmeliyiz.
Kaşif_ Bu forumdan haberim yoktu. Tesadüfen öğrendim. Kadıköy Belediyesi’nden medet ummak ne kadar mümkün bilmiyorum. Kadıköy Gazetesi’nden bu forumu haber yapmasını isteyebiliriz ya da twitterdan Selami Öztürk’e ulaşabiliriz. Mısır’dan konuşmak yerine kendi yapabileceklerimizi konuşalım. Ben yarın bunları çoğaltacağım, bunların bazılarını otobüste unutacağım, bazılarını sokağımda ve parkta dağıtacağım. Dernekleşmeye ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Çarşı’ya da RedHack’e twit atabiliriz.
Emre_ İşim gereği bazı belediyelerle çalışıyorum. İşin içinin nasıl olduğunu biliyorum. Talepler ne kadar yukarıya çıkmalı, ne kadar aşağıdan alınmalı? Yönetişim meselesinde çalışan insanların, gerçekten çok absürt örnekler ortaya çıkarttığını görüyoruz. Engelli merkezi yapılıyor ama engellilerin erişemeyeceği yerde ya da iklimi düşünmeden bisiklet yolu yapılıyor ama bu yol yürüyüş yollarını kesiyor ve iklim nedeniyle 45 derecede bisiklet sürülemediğinden kullanılmıyor. Bu referandumlara katılanlar kimler olmalı? Bugün eğitim düzeyinin çok düşük olduğu bir bölgedeki bir belediyenin vatandaş bilgilendirme toplantısına gittiğiniz zaman, yönetmelikleri okumuş teyzeler de olabiliyor. Dolayısıyla taleplerin ne kadar tabandan gelmesi gerektiğine dikkat edilmeli.
- Arkadaşımın fikirlerini 2 noktada reddediyorum. Derneklerin, partilerin, sendikaların işe yaramadığını söylemek doğru değil. Bazı örgütlenmelerin yaptıklarından fayda görmemiş olabiliriz. Sadece sosyal medyaya bağlamak postmodern bir zehirlenmedir. İkisi bir arada düşünülmeli. Sistem mi vatandaş mı suçludur tartışması çok güzel bir tartışma. Bu konu başladığından hemen aklıma sivil itaatsizlik örnekleri geliyor. Gandhi, King, Montaigne’nin arkadaşı geliyor aklıma. Bu adamın kitabının adı “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev”de bizim vatandaş olarak ne kadar söz almadığımızı anlıyorum.
- Ben dernek, parti ve sosyal medyanın güçlerini tartışmak istemiyorum. Ama bunların hiçbiri bu kadar insanı sokağa dökemedi; baş belası olamadı.
Biz arkadaşlarla paten/kaykay alanı istiyoruz. Bununla ilgilenmenizi istiyoruz. Rampa istiyoruz! Pazar günü pikniğe Fikirtepe’den 50 kişiyle geleceğiz. Darbukaları da getireceğiz!
- Milli eğitim bakanı bir şeyler söyledi. 1946’dan bu yana hepsi bir şeyler yapıyor ama kimse toplumun yapısını düşünmüyor. Sürekli sistem değiştirmek yerine buna göre politikalar oluşturmalıyız.
- Gezi hareketinin çok samimi ve insan anlayışlarının çok doğru olduğunu düşünüyorum. Ben bu komisyonlara çok önem veriyorum. Burada geçirdiğimiz zamanın meyvelerini almalıyız. Arent’in felsefesi bugünle birebir örtüşüyoruz. Az kişi de olsak komisyonlar kuralım. 7’de gelelim, komisyonlarımız çalışsın. İşin uzmanlarını çağıralım, onlarla bilgi paylaşımında bulunalım.
- Gençlik ve ihtiyarlık üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Ben bir yaşlı olarak bu gençliğe çok güveniyorum. Ama bunun fazla dillendirilmesi, sanki yaşlıların hiçbir rolü yokmuş ya da olmamış gibi görünmesine neden oluyor. Bu harekete damgasını vuranın gençler olduğunu biliyorum ama tarihselliğin önemini bilen biri olarak bu tarihselliğin gençler üzerinde nasıl etkili olduğunu görüyorum. 1970’lerde bir devrimci olarak, Gezi’ye gittiğimde ya da birçok farklı yürüyüşlerde eski yoldaşlarımı görüyorum. Bir yoldaşım şunu anlattı “40 yaşın üstündekiler konuşmasın” demiş. Bütün gençlerin böyle düşündüğünü sanmıyorum ama gençler de bu tecrübelerden faydalanmalıdır.
Gençlik zihindedir. Bir insan 60 yaşında da olabilir ama zihni açıktır. Bizler yaşadıklarımızın sonucunda dogmatikleştik. Kendi bildiğimiz doğru olduğunu düşünüyoruz. Ben bu hareketten sonra kendimi özeleştiriye tuttum. Bu gelişmektir. Öğretmen değil eğitmen olmalıyız. Gezi’nin insanlara çok büyük bir etik sıçrama yaşattığını düşünüyorum.
Erdoğan_ Komitelerle ilgili konuşmak istiyorum. Bunları uzun zamandır dile getiriyoruz. Bunu bugün başlattık, çadırımızı kurduk ve biraz daha insanlara ulaşmaya başladık. Bundan sonra da gündüz de parkta kalarak, atölyelerle daha fazla insana ulaşmamız gerekiyor. Bu çevrede yaşayan on bin kişiye ulaşmalıyız. Parkın içinde sürekli bir aktivite olmalı. Diğer parkların çevresi açık sirkülasyonu yüksek, bu parkta ise yönetimle ilgili problemimiz varmış gibi davranıyoruz. Koordinasyon kurduk ama başka komiteler oluşması lazım örneğin sosyal medya komitesi  kurmamız lazım, forum organizasyonunun  sağlanması için kolaylaştırıcı bir komite olması gerekiyor, parkın içinde konuştuklarımızın duyurulması için halkla ilişkiler komitesinin oluşturulması gerekiyor, diğer parklarda olanlar anlatacak bir dış ilişkilerkomitemizin oluşması gerekiyor, parklarda eyleme geçmemiz gerekiyor, eylem komitesi kurulması lazım. 3 haftadır aynı şeyleri konuşuyoruz ama somut eylem kararları alamıyoruz. Parktaki bu statik havanın dinamik hale gelmesi gerekiyor. Örneği bizim Fikirtepe’ye gidip atölye yapmamız gerekmiyor, onlar zaten her gün burada. Biz burada bu atölyeler sayesinde onlarla kaynaşıp, sonra oraya gidebiliriz. Sadece akşamları toplanarak kaynaşamayız, bunun için gündüzleri burada olmalıyız. Parkın girişindeki alanı kullanmaya başlamalıyız. Somut şeyler yapmalıyız. Biri bize “amacınız ne, hedefiniz ne” diye sorsa, verecek bir cevabımız yok.
../.. Biz burada kısılıp kaldık, heykellerin orası da kuytu bir alan. Çocuklu aileler ilerideki parkların ve piknik alanlarının orada bulunuyorlar. Hafta içi de büyük ve küçük park denilen yerlerde bir masa kurabiliriz. Giriş çıkışlarda broşür dağıtabiliriz. Parkın içine gidersek daha fazla kitleye ulaşabiliriz.
.. /.. Parka yayılmayı atölyelerle yapabileceğimizi düşüyorum. Bu da öncelikle çocuklardan başlar. Böylelikle ailelerine de ulaşabiliriz. Pazar günlerini çocuklara yönelik aktivitelere ayırabiliriz. Bir de komşu/kardeş park seçelim. Onlar bize gelsin, biz onlara gidelim. Birbirimizi tanıyalım, anlayalım, yakınlaşalım; sonra da belki de birçok farklılıkları içinde taşıyan tek bir grup oluruz? El ilanlarını Fikirtepe’de de dağıtabiliriz, pikniğe davet edebiliriz.
- 40 yaşın üstündekilerin konuşmasın denmesinin nedeni, belli bir yaş grubu engin bilgilerini anlatırken okyanusun ortasında kalabiliyoruz. Biz çok heyecanlıyız. Ben Fikirtepe’yle kaynaşmayı 4 gün önce önermiştim. Onlar pikniğe geldikten sonra, biz ertesi gün onlara gidelim. Seçim sisteminin değiştirilmesi için bir komisyon kuralım. Çocuklar için güncel olayları anlatan bir komisyon kuralım.
- Kaykay ilk gündemimiz olsun, yarın konuşalım.
- Pazartesiye, saz çalan, ud çalan, keman çalan insanlar varsa, biz ses olarak hazırız.
Beyazıt_ 45 seneden beri Fikirtepe’liyim. Oranın politik yapısını az çok biliyorum. Çok güzel şeyler söylendi ama orası öyle değil, çok kozmopolit bir yer. Emekçi bir alan ama yapısal olarak gerici. Uzun süre politika yaptım ama erişebildiklerim iki elin parmağını geçmedi. Orası zaten kentsel dönüşüm kapsamında 2/3’ü yıkıldı. Orada ne yapmak istiyorsunuz? Bunları bilerek hareket edelim.
- Bizim oraya gitmek istememiz, bir partiye oy vermelerini sağlamak için değil. Benim derdim tamamen insani düzeyde. Birbirimize dokunmak… Ben yıllardır izole yaşıyormuşum, duyarsız yaşıyormuşum, ben aslında çok uzun süredir insan gibi yaşamıyormuşum! Benim kaygım bundan kurtulmak.
Feridun_ Bunlar çok güzel dilekler. Öncelikle, birincisi bu Gezi ruhunun kaydedildiği yönünde. Belki de yapmamız gerek bunu kendi çevremize anlatmak, sonra da küçük parçaları birleştirmek ve diğer parklarla koordine olmak. İkincisi, WHO’nun Sağlıklı Kentler Birliği … Varoşlar dediğimiz ve birileri tarafından maksatlı olarak yoksullaştırılan ve geri bıraktırılan ve kentlileştirilmeyen, ne köylü ne kentli bir grup olarak yaşamaya mahkum edilen bölgeler için projeler üretebiliriz. Yoksulluk, işsizlik, alkolizm gibi konularda projeler üretebiliriz. O zaman bu insanların, birilerinden yardıma muhtaç olmayan, sağlıklı bireyler haline getirebiliriz, eğitim düzeylerini yükseltebiliriz, günübirlik yaşamalarından kurtulup düzenli gelirlerinin olmasını sağlayabiliriz. Bu projeleri Kadıköy Belediyesi’ne aktarıp, baskı yapabiliriz.
Barış_ Kaykaycıların talebini çok dikkate almalıyız. Bu parkta eskiden bir board kültürü vardı. Bunu yeniden canlandırmalıyız. Yarın burada bir kalabalık yaratalım ve komiteleri oluşturmaya başlayalım. Bu kalabalık oluşursa sayıyı daha da artırabiliriz. Kapının girişinde broşürler dağıtabiliriz. Panolarımızı artıralım. Pazar günlü pikniğe herkesin çağıralım. Umutsuzluğa kapılmayalım!
Burhan_ Eylem önerim, Göztepe mahalle sınırlarının olduğunu bölgede parklar bizimdir diyerek bir yürüyüş yapmak ve forumu duyurmak ve tekrar park gelmek.
- İşin eğlence boyutunu artırabilirsek, katılımı artırabiliriz. Taşyapı’ya neden böyle bir emsal verildi Göztepe’nin göbeğinde bunu soralım. Ama cevap belli. Belediye meclislerinin politik olmaktan kurtulması gerekiyor. Ortada rant olunca hepsi aynı şeyi yapıyor.



3 Temmuz Forum Notları

 

Forumun yerini gösteren oklar yaptım. Bir gönüllünün kasadan para alıp basmasını talep ediyorum. Siyah-beyazlarını da hazırlayıp Facebook Grubuna yükleyeceğim
Pazar günkü Çapulcu Pazarı’nın duyurusu
Yoğurtçu Parkı’ndan Deniz_Bu çevrede en hızlı gelişen Yoğurtçu Parkı. Sizlere tavsiyem önce koordinasyon masası kurup atölyeler oluşturup insanlara eğitim vermelisiniz. Parklar arası iletişim çok önemli. Yoğurtçu’dan diğer parklara gidenler iletişim kurmuyor. Koordinasyonunuzu kurduğunuz zaman dikkatli olun çünkü koordinasyon bozulmaya başlıyor. Masalar oluşturup insanlara yayılın. Mahalledekilere ücretsiz dersler verin. Başka bir şey de, koordinasyon masalar kurdu. Forumlar bittikten sonra, koordinasyon toplantısı yapılıyor ve bu insanlar günlük ya da haftalık konular arasında görev dağılımı yapıyorlar. Ertesi kararlar komisyona teslim ediliyor ve tartışılıyor. Kendi organizasyonunuzu kurarsanız, diğer parklara da gidin teklif sunun; onlardan da size teklifler gelecektir.
Pazartesi günü alınan karara göre, bütçe oluşturuldu ve bir çadır alarak başladık. Hesap-kitap tutuluyor 2 arkadaş tarafından.
Parklarda kütüphane oluşturulması durumu var. Biz de yapabilirsek çok güzel olur. Destek vermek isteyen yayınevleri var, biz de evlerimizden getirebiliriz.
Ben Adorno’nun bir kitabını Gezi Parkı’na götürecektim ama müdahale oldu. Bunu Özgürlük Parkı’na armağan ediyorum.
Biz çadır koyduk. Bunun devamlılığını nasıl sağlayacağız.
Kitap değiş-tokuşu olsun.
Bizim burada kitapları muhafaza etmemiz zor olabilir.  Belediye ile görüşülebilir ve kalıcı bir kütüphane olması sağlanabilir.
Muallakta kalan bir konu var. Önce onu çözelim. Gündüzleri burada nöbetleşe belli sayıda insanın burada durması için bir nöbet yapabilir miyiz? Buna gönüllü olanlar var mı? Olacak mı olmayacak mı bilelim.
Sesimizi duyurmak açısından çok faydalı olabilir.
Bir kağıt dolaştıralım ve nasıl bir nöbet çıkıyor görelim.
Her gün burada yeni yüzler görüyoruz. Facebook grubundan da takip edebilirsiniz. Etrafımıza da duyuralım. Din, dil, ırk ayrımımız yok; provokatif olmayan her fikre açığız.
Ekümenopolisi izleyelim. Bisikletle duyuru yapalım.
Masada duracak olan arkadaşlarımızın ne yapacağını düşünelim.
Bisikletle kim dolaşabilir karar verelim.
Film izlemek için gerekli ekipmanı kim sağlayabilir.
İlk olarak, nöbette duranlar ne yapmalı?
-         Forum olarak ortak bir bildiri karara aldık. Masaya koyabiliriz.
-         Basılan ekipmanlardan  bulundurabilir.
-         Bazı afişleri koyabiliriz. İsteyen alır, yapıştırır.
-         Forum inisiyatifi hakkında bilgi verebilir.
-         Müzik olabilir.
Biz ne yapıyoruz sorunun cevabını vermeliyiz.
Boykotla ilgili konuşmak istiyorum. Pazartesi günkü serbest kürsüde biraz konuşmuştuk. Atölye çalışması yapmaktan konuşmuştuk. Sonrasında, direnişe destek vermeyen ve veren gruplar, bunların desteklenmesi vb. konularda çalışmamız oldu. Benim düşüncem,  sermaye seçimi yapmaya çalışmak yerine tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.
En basitinden;  ekşi sözlükte bu konuda çok farklı başlıklar var. #tüketmiyorum #tüketiyorum gibi başlıklara bakılabilir. Gezi’den önce de “Ortak Kullanım Hareketi” var. Bunu araştırabilirsiniz, çok eski bir oluşum.  Uygulanabilir başlıklar:
-         Sigara tüketimiz: 3 aydır sigara içmiyorum. Hem sağlık açısından hem de maddi açıdan çok mutluyum. Bırakmak zor belki ama sarma sigaraya geçebilirsiniz.
-         Alkol tüketimiz: Dünyadaki en pahalı içkiyi tüketiyoruz. Ne kadar uygulanabilir bilmiyorum. Trakya’da
-         …
-         …
-         GSM tarifeleri: Ben bu tarifeleri anlayamıyorum. Herkes için de zor olduğunu düşünüyorum. Kullanmadığımız birçok şeye para harcamak yerine, aylık harcamalarımıza bakarak en uygun tarifeye geçebiliriz. Ben destek veririm.
-         Toplu taşıma: hem çevre duyarlılığı açısından hem de maddi açıdan çok önemli. Arabasında olanlarla birlikte hareket etmeye çalışın.
-         Dışarda yemek yemek: Yemeğinizi evde yiyin.
Bisiklete binmek çok güzel bir öneri ancak hem bisiklet yolu yok hem de sürücüler buna göre eğitilmemiş. Öncelikle belediyeye baskı yapabiliriz örneğin.
Duyduğuma göre, meclis kararıyla ehliyetler değiştirilecekmiş adam başı 100 lira para verilecekmiş. Yeni ehliyet almayalım!
Kimsenin itirazı yoksa, buradaki herkesin imzalayacağı bir dilekçeyi belediye iletebiliriz.
Bununla ilgili diğer gruplara da entegre olabiliriz.
Bizim altyapımız buna müsait değil.  Daha önemli konularla uğraşmalıyız.
Altyapı müsait olmasa da sokaklarda var olarak, kendimizi göstererek bu konuda yönetime baskı uygulayabiliriz. Bisiklet gruplarıyla iletişim içinde olanlar varsa forumdan sonra 5 dakika konuşalım.
Perşembe akşamı bisikletlilere katılıyorum. Göztepe’den Kartal’a gidiyoruz. Bisiklet yolu olmasa da biz ara yollarda gidebiliriz. En önemlisi sürücülerin eğitilmesi.
Bu listeyi yarın da bekletelim. Farklı katılımcılarla genişleyebiliriz.
Bilgiye çok rahat erilebiliyoruz ama bu bilgili üretenler dezenformasyon yapıyorlar. Bunu aşmaya başladık. Artık yalanları görebiliyoruz. Hiçbir şey göründüğü gibi değil.  Bize anlatılanlara, toplumu şekillendirmeye çalışan medya kuruluşlarına inanmayalım. Kendi sözümüzü söylemeli, sesimizi duyurmalı, etrafımıza anlatmalıyız. Tayyip Erdoğan yıllardır gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor çünkü buna ihtiyacı var. Gezi direnişi geri çekilmiş olabilir ama artık parklardayız. Dayanışmayı devam ettiriyoruz.
Kutlama! Parti! Topçu Kışlası ve yayalaştırma projesi iptal edildi! Diğer taleplerimizin de takipçisi olalım
Ekosistemi ve doğayı mahvetmeleri beni çok üzüyor. Ama yavaş yavaş gözümüzü alıştırıyorlar. Bağdat caddesindeki ağaçlar 2 mt.’ye kadar budanacaktır. Bazı ağaçlar için böyle bir şey yapılması mümkün değildir. Ormanların içlerine girip, yavaş yavaş buduyorlar, çalıları yok ediyorlar. Sonra aradan ağaçları kesiyorlar. Sonra da 2B ilan ediyorlar. Herkesin öncelikle bahçemizde kesilen çalı formundaki bitkilere, ağaçlara itiraz etmiyoruz. Belediyeler iş yapmış görünmek için ağaçları buduyor. Her sene ağaç budanmaz. Fidanlıklarımız kapatıldı, ağaç ithal ediyoruz. Onlarla böcekler geliyor, onları nasıl yok edeceğiz diye düşünüyoruz. Birçok endemik bitkiler yok oluyor… Bunlara da duyarlı olmalıyız.
“Olimpiyatları neden istemiyoruz” karşı bir video hazırlayabiliriz.
3. köprünün adı tartışılıyor. Biz de belki böyle bir şey yapabiliriz.
3. köprü barış köprüsü bile olsa kabul edilemez.
Aristo insanı politik hayvan olarak tanımlar. 18. yy Avrupa’sı buna dayanarak, aydınlandırmasını bu temellere dayandırmıştır. Vatandaş-burjuva kavramını yaratırken buna dayanmıştır. Aydınlanmanın 2. Aşaması ise Marksist ve anarşist aydınlanma, insanın sosyalliğine vurgu yaptılar ve sınıfları tanımlayıp değerlendirdiler, toplumu böyle anlatmaya çalıştılar. 20. Yy sonlarına doğru aydınlanmanın yeni bir aşaması başladı ve bu bence ekolojidir. Bu kavramın ortaya çıkması ve politikada yankı bulması birçok şeyle bağlantılıdır. Aydınlanmanın ekolojik evresinde çok önemli filozoflar ortaya çıkmıştır. ABD’li filozofun kitabının adı “Özgürlüğün Ekolojisi”dir. Bu kitapta ben şaşırtan ifade: Bu toplumda bütün üretim süreci bir bütün olarak düşünüldüğünde bir aspirin fabrikası, çikolata fabrikası ve nükleer santral karşılaştırıldığında, doğaya karşı yıkıcılığı arasında hiçbir farkı yoktur.
Çevreyi korumak için iyi yönetimler ve yöneticiler olması gerekiyor.  Biz bunun için ne yapılması gerektiğini konuşmalıyız. Bunun için eğitimli vatandaşlar olmalı ve bunlar doğru yöneticileri seçebilir. Eğitim şart olduğu için eğitimin parasız ve eşit olmalı. Tıpkı sağlık gibi eğitim de paralı… Toplumumuzun içinde bulunduğu duruma bakmalıyız. Biz eğitimli, şanslı insanlar olarak bunu nasıl değiştirebiliriz diye düşünmeliyiz. En kapitalist ülkeler de bile eğitim ve sağlık parasızken bizde neden böyle? Bunlar için ne yapabiliriz? Bunların geri planlarına bakmalıyız. Bunu değiştirmek için çok büyük sorumluluk yüklenmeliyiz. İhtiyaç sahiplerine nasıl yardımcı olabiliyoruz?
Seçimle ilgili geçen hafta seçim sırasında sandıklarda görev almalıyız diye konuşmuştuk. Bugün bir chp’li ile görüştüm. Gönüllü olarak görev alınamayacağını söyledi. Alınsa bile hiçbir söz sahibi olunamadığını, itiraz hakkı olmadığını söyledi.  Sırf seçimlerde görev alabilmek için bir partiye üye olup ertesi gün istifa edebilirsiniz dedi. Seçim sonuna kadar orada olunmalı. Gençler erken çıkıyor. Seçim sonuçlarıyla ilgili oynamalar bunlara rahatça müdahale edebiliyorlar.
Mecliste olan bir parti olması gerekmiyor, seçime giren herhangi bir partinin sizin adınızı müşahit olarak bildirmesi gerekiyor.
Sandık meselesinin bu park için önemli bir meselesi olmaması gerekiyor. Buranın kesimi zaten bu konuya duyarlı. Bunu Sarıgazi ilçesi için konuşabiliriz.
Büyük partilerle görüşülüp onların bir sistem oluşturmasını isteyebiliriz. Her sınıftan çıkan oyları bu sisteme yükleyebiliriz. Bunu bütün Türkiye’de kurabiliriz.
Seçim bittikten sonra her sınıfın kapısına sonuç yazılıyor. Bu listeleri alabiliriz.
Sandıklarda dururuz ama o sandıklardan desteklediğimiz partilere “evet” çıkmasını sağlamak üzere çalışmalıyız.
Bizim mahalli inisiyatif olarak en çok önem vermemiz gereken şey mahalle muhtarlarıdır. Bizim siyasi bir duruş olarak muhtar adayları göstermeliyiz. Muhtarlık seçimleri bağlamında, Göztepe’ye komşu olan bütün mahallelerin muhtarlıklarıyla da ilgilenmeliyiz.
Muhtarlık meselesi önemli. Bunu bütün parklar gündemine almalı. Bu daha birleştirici bir yaklaşım olacaktır. Belediye başkanı hangi partiden olsun tartışmasından daha birleştiricidir. Yerel yönetimin ve demokrasinin başladığı yerdir.  Muhtar adaylarının kendini tanıtmasını istemeliyiz. Bürokrat mı onlar yoksa doğrudan demokrasiyi yeşertebilecek insanlar mı? Bizden birileri de çıkarabiliriz, adaylar gelip kendisini tanıtsın. Bunun için bir forum düzenleyebiliriz. Kendini gezi direnişiyle kendini ifade etmiş muhtar seçmek çok önemli. Kalıcı sonuçların elimizde olmasını sağlarız.
Öneri: hemen buna dair bir karar alalım. Kendi muhtar adayımızı çıkaralım mı? Bu kararı alırsak, parklar arası koordinasyon toplantılarında konuşabilir.
Parklar arası koordinasyon toplantısı (Erdoğan)> bugün yoğurtçu Parkı’nda bütün parkların 1-2 temsilcisi vardı. Parkların genel hali bizimkinden farklı değil. Çoğu komite-komisyon oluşturamamış durumda. Parklar arası bir e-posta grubu kurulması kararlaştırıldı. Fikirler ve sıkıntılar hakkında haberleşmek adına. Örneğin bir eylem yapılacaksa nasıl organize edilip karar alınacağı gibi konular için…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder