Her kesme işareti yeni bir konuşmacı demek. 00:30da çıktığımda forum devam ediyordu...
Sırayla, ortalama 3dk konuşulmasına karar verildi. Konuşmak isteyenler isim yazdırdı.
Twitter= etilerforum facebook=Etiler Forum
- Dün kararlaştırılan Kent Hakkı konusu üzerine, ne olduğu hakkında bir konuşma ile başlandı. Ancak konuşma yarıda kesildi.
- Gezihukuku.org fotoğraf ve belge toplayan bir site olduğundan, hastane raporları dahil her türlü belgenin oraya gönderilmesi gerektiğinden bahsedildi. Başından sonuna kadar, mağdurlara destek vermek için kurulmuş olan bir site olduğu belirtildi.
- Birisi ben buraya neden geliyorum, beklentim nedir, nasıl sürsün, ne istiyorumu sorguladığı zaman şunları gördüğünü söyledi: 1) konuşmalarda pek çok öneri geliyor. Hepsi olmalı, etmeli şeklinde, böyle öneriler sorumluluğu dışarı atan öneriler oluyor. Sonuca ulaşmıyor, halbuki öneri gelince hemen oylama yapılmalı. 2) Öneri veren kimse eleştirilmemeli, ama yaptığı iş eleştirilebilir. Yani işi üstlendikten sonra çıkan sonuca, sürece bakıp eleştirebilir, yetersiz görüyorsan elinden işi alabilirsin. 3) vatandaşlık haklarım konusunda eğitilmek, bilinçlenmek istiyorum. 4) Yaşayan Kütüphane fikri (olayı yaşamış kişilerin tecrübelerini aktarması) çok güzel, ben de 28 Şubat’ın bana anlatılmasını istiyorum. –bu konuda Mehmet Ali Birand’in belgeseli önerildi.- 5) AKP toplumu dindar-laik diye ikiye bölüyor, ben hangi hareketlerimle bunu besliyorum? Bunu öğrenmek istiyorum. 6) Hangi
örgütlere katılabilirim? 7) Sosyal medya nasıl kullanılıyor, nasıl boykot ediyoruz, ben pazarlamacıyım bu konuda yardımcı olabilirim.
- Sonraki konuşmacı, konuşulan konulara saygıyla yaklaştığını, kararlar alacak şekilde ilerlediğimizi belirtti. Önümüzde belediye seçimi sınavı olduğunu, bu konuda çok ciddi bir kampanya ile biçimlenme başlaması, herkesin öğrenmesini amaçlamamız gerektiğini söyledi. Sandıkta kullanılan, ilkelde olsa, parmak boyasının geri dönmesi için imza toplamamız, gerekirse durumu sokak tiyatroları ile anlatmamız gerektiğini söyledi.
- Birisi Barcelona occupy’da bulunduğunu, halk meclisi varken, doğrudan katılım varken karar mekanizması oluşturmamız gerektiğini belirtti. Çünkü karar almazsak herkes rutinine döner, hiçbirşey sonuçlanmaz dedi. Gündem başlıkları olmalı, canlı yayında verilmeli, şeffaf olmalı dendi...
- Birbirimizi tanımalıyız denildi.
- Kimsede korkunun olmadığı, gençlerin çoraptaki söküğü yakaladığını ve çeke çeke büyüttüğü anlatıldı. Çelik kapılar arkasında, güvenlikli sitelerde kendimizi güvende hissedemezken, gençlerin bize başka bir şey gösterdiği, birbirimizden güç aldığımız, çıplaklığın öne çıktığı söylendi. Şimdi tek kişi korktuğu, bunun için gençlere teşekkür ettiğini vurguladı. Akdeniz Oyunları’nda tüm biletlerin satıldığı söylendiği oysa tribünlerin bomboş olduğu anlatıldı.
Ötekileştirmeyelim birbirimizi. Piknik yapalım, yanımızda evimizde çalışanı getirelim dendi, bu olmamalı, bu şekilde ötekileştirmektir denildi.
- Bir bankacı, Türkiye iki şeye bağlı dedi: 1)büyüme 2) yurt dışından gelen para (nasıl gelirse gelsin) Gezi olaylarının en başından bugüne borsa %19 düştü (bu, para dışarı çıktı demek) ......%5 değer kaybetti, faiz %7,5’a geriledi (bize karşı harcayacağı paranın azalacağı anlamına gelir).
Bizim ilk defa bu devlette yüz yüze kaldığımız, birbirimizle doğal müttefik olduğumuz belirtildi. Ya OKEK (orat katların en küçüğü) ya da OBEB (ortak katların en büyüğü) yapılması gerektiği, OKEK demek herşeyi hayata geçirmek demek, herkesi mutlu edecek düzenlemeler demek. OBEB’in ise özgürlük demek olduğu söylendi. En önce OBEB’i, yani ortak paydada en çok ihtiyacımız olan hedeflenmeli, geyler, Ermeniler, Kürtler, eğitimsizler...vs. için, dışlanmamalıdır denildi.
Seçimde bulunduğu için sorunun bilgisayarda olmadığı söyledi. Sorun, sandık başında yeterli görevlinin olmamasından kaynaklandığı anlatıldı. (örnek CHP üzerinden verildi) Sandıkta sayılan pusulalar bir rapor halinde partiye bildirilir, eğer bilgisayardan çıkan sonuç ile ciddi uyuşmazlık varsa o sandık tekrar incelenir. Ama sandıkta CHPli bir görevlinin olmaması durumunda, çıkan CHP işaretli pusulalar, diğer partilerin görevlilerinin aralarında anlaşması sonucu mükerrer oya dönüşebilir. Oy kullanmaya gelmeyenler adina listeler doldurularak oylar kendi lehlerinde kullanılır. Partiden görevli olmadiği için bu pusulaların takip edilemediği, bunun önüne geçilmesi gerektiği anlatıldı.
- Birisi dediki; demokrasi diyoruz, tamam ama sandıkta oy vermemiz şart. En önemli adım bu, demokrasi isteyip oy vermemek olmaz. Bir de boykot olayına dikkat edilmesi gerektiği, bankalar hakkında kötü şey söylemenin bankalar kanununa aykırı olduğu belirtildi.
- Bazı kişiler kendilerini temsil eden partinin olmadığını, sistem böyleyken, oylar kayboluyorken oy kullanmayacaklarını söylediler.
- Birisi Amerika’dan geldiğini, Türkiye ile çok gurur duyduklarını belirtti. Orada destek olmak için imza kampanyası başlattıklarını söyledi. Solculuğu barındırması güzel bir şeyolduğu, BDP, Kürt hareketi, geyler, AKPliler ötekileştirilmeden, bunu yaparken elinde her Türk bayrağı olanı da öcüleştirmeden yapılması gerektiği anlatıldı.
Hiçbir sosyal harekette, radikal olmadan, orta yoldan gidilemeyeceği belirtildi.
Türkiye’de yeterince parti olduğu, eksik olanın seküler hareket olduğu, 80 darbesi ile tüm işçi hareketleri, seküler hareketlerin kapatıldığı, geriye camilerin, cemaatlerin kaldığı anlatıldı. Bu kapatılanlar ötekileştirildi, marjinalleştirildiği, şu anda ihtiyaç olanın çok güçlü bir sivil toplum hareketi olduğu, çevreci bir kent hareketine dönüşmesi gerektiği, hedefimizin doğayı, insanı, çevreyi yok eden neoliberal girişimler olması gerektiği konuşuldu.
- Taksim Dayanışması’nın Kasım’dan beri çalışmalarına katılan birisi; bu dayanışmanın özgürlük, demokrasi hareketine dönüştüğünü söyledi. Kürt, Alevi, lezbiyen, AKPye oy vermiş kişilerle buluşmamız gerektiği belirtildi.
- Birisi dediki; hem burada hem de genel gündem ile ilgili ikisi bağlantılı ama biz çok karışık gidiyoruz. Taksim Dayanışması’nın belirlediği gündemi tartışıp derinleştirebiliriz. Her akşam, bir sonrakini belirleyip ertesi gün onu tartışabiliriz. Bir de insanlar dinlemeli, bazı söz alanlar aynı şeyleri tekrarlıyor.
- Gezi Parkı sınırları içinde türbanın, Kürt sorununun çözüldüğü, paylaşımın (bilgi, deneyim, yemek...vs.) olduğu söylendi. Ana akım medya bu olayı böyle duyururken Anadolu’da, Doğu’da olan hangi olayı doğru aktardığı sorgulandı.
Partilerin, meclisin, biz neysek o olduğu, biz bir şey yapmadığımız için siyasilerden de beklemememiz gerektiği söylendi. Hayata müdahil olmaya devam etmemiz gerektiği anlatıldı.
- Kentlerde yaşam alanına çok fazla ihtiyacı olan insanların olduğu ve onlara pozitif ayrımcılığın yapılması gerektiği söylendi. Temel öneri olarak, burada kurulan meclisçe, bu mahallede neye ihtiyaç varsa bir listenin çıkarılması söylendi. Artık somut örnek koymak için böyle başlanması gerektiği, mücadelemizin, varlığımızın ispatına ihtiyacımızın olduğu, bir çöp kamyonu için bile yürümemiz gerektiği anlatıldı.
Polis meselesinin sosyolojik olarak ele almamız gerektiği, devletin bekçişi olarak bizim yandaşımız olamayacağı söylendi.
Taksim dayanışması’nın temel amacının demokrasiye katkı sağlamak olması gerektiği, parlamenter sistemle ilgili bilgilendirilmeye ihtiyacımız olduğu, bizim siyasete bakışımızın değişmesi gerektiği, uzak durmamamız söylendi. Polisi de ötekileştirmemek gerektiği, şiddet yanlısı olanlar dışında olanların ciddi sıkıntıları olduğu anlatıldı. Yıllardır sendikalaşmaya çalışıyorlar ama amirlerinin iki dudaklarının arasında hayatları şeklinde ifade edildi.
- Siyasi parti kurmak istediğini belirtenlerin iyi araştırmadığı, var olan illerin en az %50sinde örgütlenmenin tamamlanması, seçimden 6 ay önce teşkilatlanmanın bitmesi gerektiği belirtildi. Bu durumda önümüzdeki seçimlere kadar (8 ay var) kurulamayacak bir şeyden behsedildiği hatırlatıldı.
AK Partili ne demek? AKPli kimdir? Kaç defa oy verince AKPli olursun, CHPli olursun? Gibi sorular soruldu.
Sandık müşahidi olmayınca, bu işin sağlıklı yapılamayacağına, herkesin müşahid olması için çaba göstermesi gerektiği, bu şekilde her türlü yolsuzluğun önlenebileceği anlatıldı.
- Depremler, olaylar sonucunda sivil organize olmayı öğrendiğimiz, gündemi belirlemeyi de öğreneceğimiz söylendi. Bu kente yapılan pek çok kötülük olduğu, en büyük havaalanı, adliye sarayı, köprü gibi çirkin, özünü bulmayan, değerlerimizi yıkan yapılar ile şehri anılı ve anlamlı kılan pek çok binanın (Emek, Haydarpaşa..vs.) elimizden gitmesinin çok fena olduğu anlatıldı. Parka gitmek için arabaya binip Belgrad Ormanı’na gittiğimizden, kentle ilgili bunları konuşmamız gerektiğinden bahsedildi.
Polis şiddetinin hep olduğu, şimdi fark ettiğimiz söylendi. Solculara yöneldiğinde, Kürtlere yapılırken susarken şimdi anlaşıldığı, bağımsız polis şikayet birimlerinin kurulması gerektiği, bu işin dünyada çözümünün bu şekilde yapıldığı belirtildi. Ama teşkilatın çok güçlü olduğu, personelini koruduğu anlatıldı. Dünya kadar para dökülerek, amirler mastıra yollanıyor, eğitimler aldırılıyor, böyle bir olayda o yarattıkları algının saniyede yıkıldığı konuşuldu. Halka saldırırken, elindeki gücü orantısız kullanırken, halkın da onun için savaşamayacağı söylendi.
Parti kurmaya ihtiyaç olmadığı, gücümüzün sivilliğimizden geldiği, çeşitliliğimizin çok kuvvetli olduğu ve bu gücümüzü bırakmamamızı, onların bu halimizle nasıl baş edileceğini bilmedikleri söylendi.
Hepimizin hukuk bilmeye ihtiyacı olduğu, eğer piknik vs. yapılacaksa bunun için de yardımcı olmak istediğini belirtti, vatandaşlık hakları, gözaltı gibi konularda bilgi verebilineceği konuşuldu.
- Birisi, AKP seçmeni gibi, direnişçi gibi taraflarda bulunmak istemediğini, buraya bir AKPli gelirse kendisini dışlanmış olarak hissedeceğini, önce insan olmamız gerektiğini belirtti.
- İçimizde hiç Gezi Parkı’na gitmemiş kim var sorusu soruldu. 3-4 kişi el kaldırdı.
Gezi tabiatla başladı, evrimleşti, daha fazla ister olduk denildi. İnsanlar konuştu, dertlerin fazla olduğu görüldü, gündemde tutmak adına, polis şiddeti diyoruz ama 3-4 kişi açığa alındı sadece, bu yeterli değil denildi. Videolarda yüzleri görüldü, kask numaraları görüldü ama bu konuda baskı kurulamadı, oysa Bingöl’deki tecavüz olayında baskı kuruldu, devam ediyor denildi. Şu konular sorgulandı: 1) Kayıplar var, buna neden olanlara ne oldu? 2) Geçen hafta ertelenen yasa tekrar görüşülecek. Meclisin twitterı takip edilmeli, o yasaları daha gündemde tutulmalı. 3) Haber ajansı gibi bir şey, portal kurulmalı. 4) Gençliğe apolitik deniliyor. Adalet, özgürlük, eşitlik istiyorlar ve bunun için de politik olmaya gerek yok.
- Birisi dedi ki, Gezi ruhu diye bir şey var, orada sürekli bulunanların hikayeleri var. Bundan sonra ne yapabilirizi konuşan insanlar var. Her akşam 1-2 kişi ellerindeki görsellerle, hikayelerini bizimle paylaşabilir. O ruhu yaşatmak, aktarmak adına yeni katılanları ısıtmak adına.
- Metin yazarlığı yapan birisi, AKP dışında neredeyse tüm partilerin seçim kampanyalarında çalıştığı için sürecin çok pis geçtiğini söyledi.
Ankara’dan, Mersin’den özür dilediğini, biz 1 gün dayak yedik diye onların 20 gündür yediğini söyledi.
Faşizme karşıyız diye yürüdük ama içimizdeki faşisti öldürmeliyiz.
AKP dokunulmazlık, baraj kalkacak demişti bir önceki seçimde, neden hala var olduğunu, türbanın anayasal güvenceye alınması gerektiğini, böylece seçim malzemesi olamayacağını belirtti.
Bireysel insiyatif alınıp, komşunun buraya getirilmesini, Başbakana milyonlarca mektup yazılması gerektiğini, parti kurmak yerine var olan 73 siyasi partinin 50ye düşürülmesini, aynı çatı altına alınmasını söyledi.
- Milgram deneyi anlatıldı. Nazi döneminde verilen emre uymaya, emir-komuta zincirinin nasıl oluştuğuna bakılmış. http://tr.wikipedia.org/wiki/Milgram_deneyi
- Bu hareketin kenti kurtarma hareketi iken özgürlük alma hareketine dönüştüğü, ama konuşulan gündem, önerilerin kent üzerine cici fikirler olduğu, siyasete girmenin zorunlu olduğu, yoksa sokağa döküleceğini, çözümün siyasi sistemin içinde olacağını belirtti.
- Biri partisindeki milletvekillerini tanımadığını, tanımak, seçmek istediğini belirtti. Bunun için 2 aşamalı seçim sistemi istediğini, sadece barajı düşürmenin yeterli olmadığını söyledi.
- Bana dokunmayan yılan bin yaşasın denmemesi gerektiği, hayvan beslemesek bile hayvan hakları için sokağa çıkmak gerektiği, benim evimin önüne bina yapılmadı diye başka binaya itiraz etmemezliğin yapılmaması gerektiği konuşuldu.
- Yandaş medyanın ne yaptığını fark dince onları seyretmemeye başladığımız, Ulusal Tvyi seyretmeye başladığımız anlatıldı. O kadar çok seyrediliyor ki bu sefer ana akım medya takip edilmemeye başlandı. Ne yaptıklarından haberimizin olmadığı, bizim aynı zamanda Beyaz TV, Samanyolu TV gibi kanalları da izleyip, burada insanların nasıl yönlendirildiğini anlamamız gerektiği, daha sonra kadın höloooğ diye bağırdığında ona gülmek yerine onun neden o hale geldiğini anlamamız gerektiği, onunla konuşabilecek hale gelmemiz gerektiği konuşuldu.
Parti kurarak daha da çok dağılacağımız, ihtiyacımız bu olmadığı, bize hitap eden bir parti yok deniyor ama bunu değiştirmekte bizim elimizde olduğu söylendi.
Ramazan’ın yaklaştığı hatırlatıldı. Yaklaşık 20 gün boyunca Gezi Parkı’nda 1TL bile vermeden karnımızı doyurduğumuz, şimdiden örgütlenerek, belli yerlerde iftar verilmesini sağlayabileceğimiz konuşuldu. Bunu yaparak tüm halkı kucakladığımızı, yardımın sadece Gezi Parkı içinde değil, başka yerlerde de yapabildiğimizi gösterebiliriz denildi.
Fenerbahçe, Beşiktaş hakkında bazı süreçler geliştiği, birkaç güne ligden düşebilecekleri, ama bu kadar önemli bir durum hakkında hiçbir kimseyle konuşmaması gerektiği, konuşanları da “bu benim gündemimde değil şu anda” diyerek konuyu kapatmasını sağlanması gerektiği belirtildi. Çünkü eğer sosyal medyada, öğle yemeklerinde veya iş arasında konuşulursa, konunun dağılacağı, gündemin değişeceği anlatıldı.
- Birisi dedi ki, demokrasinin size verdiği esas hak seçme hakkıdır. Bu hakkı kullanmamız gerektiği, bütün bu direnişlerde herkesin ortak bir hedefinin o pinokyodan kurtulmak olduğu, Bunu yapmak için elimizde fazla şansımızın olmadığı, o zaman demokratik hakkımızı kullanmamız gerektiği söylendi. O da seçimde oy vermek. Elimizden gelen herşeyi 8 ay sonra bu adamdan kurtulmak için yapılması gerektiği, barajı geçecek herhangi bir partiye verilecek oy, bu adamdan kurtulmamızı sağlayacağı belirtildi. İster sosyal medya kullanılsın, ister insanlarla bire bir konuşulsun, yanınızda çalışan olabilir, evinizdeki hizmetli olabilir, patronsanız altınız, işçiyseniz üstünüz olabilir, bunun anlatılması gerektiği vurgulandı.
Sırayla, ortalama 3dk konuşulmasına karar verildi. Konuşmak isteyenler isim yazdırdı.
Twitter= etilerforum facebook=Etiler Forum
- Dün kararlaştırılan Kent Hakkı konusu üzerine, ne olduğu hakkında bir konuşma ile başlandı. Ancak konuşma yarıda kesildi.
- Gezihukuku.org fotoğraf ve belge toplayan bir site olduğundan, hastane raporları dahil her türlü belgenin oraya gönderilmesi gerektiğinden bahsedildi. Başından sonuna kadar, mağdurlara destek vermek için kurulmuş olan bir site olduğu belirtildi.
- Birisi ben buraya neden geliyorum, beklentim nedir, nasıl sürsün, ne istiyorumu sorguladığı zaman şunları gördüğünü söyledi: 1) konuşmalarda pek çok öneri geliyor. Hepsi olmalı, etmeli şeklinde, böyle öneriler sorumluluğu dışarı atan öneriler oluyor. Sonuca ulaşmıyor, halbuki öneri gelince hemen oylama yapılmalı. 2) Öneri veren kimse eleştirilmemeli, ama yaptığı iş eleştirilebilir. Yani işi üstlendikten sonra çıkan sonuca, sürece bakıp eleştirebilir, yetersiz görüyorsan elinden işi alabilirsin. 3) vatandaşlık haklarım konusunda eğitilmek, bilinçlenmek istiyorum. 4) Yaşayan Kütüphane fikri (olayı yaşamış kişilerin tecrübelerini aktarması) çok güzel, ben de 28 Şubat’ın bana anlatılmasını istiyorum. –bu konuda Mehmet Ali Birand’in belgeseli önerildi.- 5) AKP toplumu dindar-laik diye ikiye bölüyor, ben hangi hareketlerimle bunu besliyorum? Bunu öğrenmek istiyorum. 6) Hangi
örgütlere katılabilirim? 7) Sosyal medya nasıl kullanılıyor, nasıl boykot ediyoruz, ben pazarlamacıyım bu konuda yardımcı olabilirim.
- Sonraki konuşmacı, konuşulan konulara saygıyla yaklaştığını, kararlar alacak şekilde ilerlediğimizi belirtti. Önümüzde belediye seçimi sınavı olduğunu, bu konuda çok ciddi bir kampanya ile biçimlenme başlaması, herkesin öğrenmesini amaçlamamız gerektiğini söyledi. Sandıkta kullanılan, ilkelde olsa, parmak boyasının geri dönmesi için imza toplamamız, gerekirse durumu sokak tiyatroları ile anlatmamız gerektiğini söyledi.
- Birisi Barcelona occupy’da bulunduğunu, halk meclisi varken, doğrudan katılım varken karar mekanizması oluşturmamız gerektiğini belirtti. Çünkü karar almazsak herkes rutinine döner, hiçbirşey sonuçlanmaz dedi. Gündem başlıkları olmalı, canlı yayında verilmeli, şeffaf olmalı dendi...
- Birbirimizi tanımalıyız denildi.
- Kimsede korkunun olmadığı, gençlerin çoraptaki söküğü yakaladığını ve çeke çeke büyüttüğü anlatıldı. Çelik kapılar arkasında, güvenlikli sitelerde kendimizi güvende hissedemezken, gençlerin bize başka bir şey gösterdiği, birbirimizden güç aldığımız, çıplaklığın öne çıktığı söylendi. Şimdi tek kişi korktuğu, bunun için gençlere teşekkür ettiğini vurguladı. Akdeniz Oyunları’nda tüm biletlerin satıldığı söylendiği oysa tribünlerin bomboş olduğu anlatıldı.
Ötekileştirmeyelim birbirimizi. Piknik yapalım, yanımızda evimizde çalışanı getirelim dendi, bu olmamalı, bu şekilde ötekileştirmektir denildi.
- Bir bankacı, Türkiye iki şeye bağlı dedi: 1)büyüme 2) yurt dışından gelen para (nasıl gelirse gelsin) Gezi olaylarının en başından bugüne borsa %19 düştü (bu, para dışarı çıktı demek) ......%5 değer kaybetti, faiz %7,5’a geriledi (bize karşı harcayacağı paranın azalacağı anlamına gelir).
Bizim ilk defa bu devlette yüz yüze kaldığımız, birbirimizle doğal müttefik olduğumuz belirtildi. Ya OKEK (orat katların en küçüğü) ya da OBEB (ortak katların en büyüğü) yapılması gerektiği, OKEK demek herşeyi hayata geçirmek demek, herkesi mutlu edecek düzenlemeler demek. OBEB’in ise özgürlük demek olduğu söylendi. En önce OBEB’i, yani ortak paydada en çok ihtiyacımız olan hedeflenmeli, geyler, Ermeniler, Kürtler, eğitimsizler...vs. için, dışlanmamalıdır denildi.
Seçimde bulunduğu için sorunun bilgisayarda olmadığı söyledi. Sorun, sandık başında yeterli görevlinin olmamasından kaynaklandığı anlatıldı. (örnek CHP üzerinden verildi) Sandıkta sayılan pusulalar bir rapor halinde partiye bildirilir, eğer bilgisayardan çıkan sonuç ile ciddi uyuşmazlık varsa o sandık tekrar incelenir. Ama sandıkta CHPli bir görevlinin olmaması durumunda, çıkan CHP işaretli pusulalar, diğer partilerin görevlilerinin aralarında anlaşması sonucu mükerrer oya dönüşebilir. Oy kullanmaya gelmeyenler adina listeler doldurularak oylar kendi lehlerinde kullanılır. Partiden görevli olmadiği için bu pusulaların takip edilemediği, bunun önüne geçilmesi gerektiği anlatıldı.
- Birisi dediki; demokrasi diyoruz, tamam ama sandıkta oy vermemiz şart. En önemli adım bu, demokrasi isteyip oy vermemek olmaz. Bir de boykot olayına dikkat edilmesi gerektiği, bankalar hakkında kötü şey söylemenin bankalar kanununa aykırı olduğu belirtildi.
- Bazı kişiler kendilerini temsil eden partinin olmadığını, sistem böyleyken, oylar kayboluyorken oy kullanmayacaklarını söylediler.
- Birisi Amerika’dan geldiğini, Türkiye ile çok gurur duyduklarını belirtti. Orada destek olmak için imza kampanyası başlattıklarını söyledi. Solculuğu barındırması güzel bir şeyolduğu, BDP, Kürt hareketi, geyler, AKPliler ötekileştirilmeden, bunu yaparken elinde her Türk bayrağı olanı da öcüleştirmeden yapılması gerektiği anlatıldı.
Hiçbir sosyal harekette, radikal olmadan, orta yoldan gidilemeyeceği belirtildi.
Türkiye’de yeterince parti olduğu, eksik olanın seküler hareket olduğu, 80 darbesi ile tüm işçi hareketleri, seküler hareketlerin kapatıldığı, geriye camilerin, cemaatlerin kaldığı anlatıldı. Bu kapatılanlar ötekileştirildi, marjinalleştirildiği, şu anda ihtiyaç olanın çok güçlü bir sivil toplum hareketi olduğu, çevreci bir kent hareketine dönüşmesi gerektiği, hedefimizin doğayı, insanı, çevreyi yok eden neoliberal girişimler olması gerektiği konuşuldu.
- Taksim Dayanışması’nın Kasım’dan beri çalışmalarına katılan birisi; bu dayanışmanın özgürlük, demokrasi hareketine dönüştüğünü söyledi. Kürt, Alevi, lezbiyen, AKPye oy vermiş kişilerle buluşmamız gerektiği belirtildi.
- Birisi dediki; hem burada hem de genel gündem ile ilgili ikisi bağlantılı ama biz çok karışık gidiyoruz. Taksim Dayanışması’nın belirlediği gündemi tartışıp derinleştirebiliriz. Her akşam, bir sonrakini belirleyip ertesi gün onu tartışabiliriz. Bir de insanlar dinlemeli, bazı söz alanlar aynı şeyleri tekrarlıyor.
- Gezi Parkı sınırları içinde türbanın, Kürt sorununun çözüldüğü, paylaşımın (bilgi, deneyim, yemek...vs.) olduğu söylendi. Ana akım medya bu olayı böyle duyururken Anadolu’da, Doğu’da olan hangi olayı doğru aktardığı sorgulandı.
Partilerin, meclisin, biz neysek o olduğu, biz bir şey yapmadığımız için siyasilerden de beklemememiz gerektiği söylendi. Hayata müdahil olmaya devam etmemiz gerektiği anlatıldı.
- Kentlerde yaşam alanına çok fazla ihtiyacı olan insanların olduğu ve onlara pozitif ayrımcılığın yapılması gerektiği söylendi. Temel öneri olarak, burada kurulan meclisçe, bu mahallede neye ihtiyaç varsa bir listenin çıkarılması söylendi. Artık somut örnek koymak için böyle başlanması gerektiği, mücadelemizin, varlığımızın ispatına ihtiyacımızın olduğu, bir çöp kamyonu için bile yürümemiz gerektiği anlatıldı.
Polis meselesinin sosyolojik olarak ele almamız gerektiği, devletin bekçişi olarak bizim yandaşımız olamayacağı söylendi.
Taksim dayanışması’nın temel amacının demokrasiye katkı sağlamak olması gerektiği, parlamenter sistemle ilgili bilgilendirilmeye ihtiyacımız olduğu, bizim siyasete bakışımızın değişmesi gerektiği, uzak durmamamız söylendi. Polisi de ötekileştirmemek gerektiği, şiddet yanlısı olanlar dışında olanların ciddi sıkıntıları olduğu anlatıldı. Yıllardır sendikalaşmaya çalışıyorlar ama amirlerinin iki dudaklarının arasında hayatları şeklinde ifade edildi.
- Siyasi parti kurmak istediğini belirtenlerin iyi araştırmadığı, var olan illerin en az %50sinde örgütlenmenin tamamlanması, seçimden 6 ay önce teşkilatlanmanın bitmesi gerektiği belirtildi. Bu durumda önümüzdeki seçimlere kadar (8 ay var) kurulamayacak bir şeyden behsedildiği hatırlatıldı.
AK Partili ne demek? AKPli kimdir? Kaç defa oy verince AKPli olursun, CHPli olursun? Gibi sorular soruldu.
Sandık müşahidi olmayınca, bu işin sağlıklı yapılamayacağına, herkesin müşahid olması için çaba göstermesi gerektiği, bu şekilde her türlü yolsuzluğun önlenebileceği anlatıldı.
- Depremler, olaylar sonucunda sivil organize olmayı öğrendiğimiz, gündemi belirlemeyi de öğreneceğimiz söylendi. Bu kente yapılan pek çok kötülük olduğu, en büyük havaalanı, adliye sarayı, köprü gibi çirkin, özünü bulmayan, değerlerimizi yıkan yapılar ile şehri anılı ve anlamlı kılan pek çok binanın (Emek, Haydarpaşa..vs.) elimizden gitmesinin çok fena olduğu anlatıldı. Parka gitmek için arabaya binip Belgrad Ormanı’na gittiğimizden, kentle ilgili bunları konuşmamız gerektiğinden bahsedildi.
Polis şiddetinin hep olduğu, şimdi fark ettiğimiz söylendi. Solculara yöneldiğinde, Kürtlere yapılırken susarken şimdi anlaşıldığı, bağımsız polis şikayet birimlerinin kurulması gerektiği, bu işin dünyada çözümünün bu şekilde yapıldığı belirtildi. Ama teşkilatın çok güçlü olduğu, personelini koruduğu anlatıldı. Dünya kadar para dökülerek, amirler mastıra yollanıyor, eğitimler aldırılıyor, böyle bir olayda o yarattıkları algının saniyede yıkıldığı konuşuldu. Halka saldırırken, elindeki gücü orantısız kullanırken, halkın da onun için savaşamayacağı söylendi.
Parti kurmaya ihtiyaç olmadığı, gücümüzün sivilliğimizden geldiği, çeşitliliğimizin çok kuvvetli olduğu ve bu gücümüzü bırakmamamızı, onların bu halimizle nasıl baş edileceğini bilmedikleri söylendi.
Hepimizin hukuk bilmeye ihtiyacı olduğu, eğer piknik vs. yapılacaksa bunun için de yardımcı olmak istediğini belirtti, vatandaşlık hakları, gözaltı gibi konularda bilgi verebilineceği konuşuldu.
- Birisi, AKP seçmeni gibi, direnişçi gibi taraflarda bulunmak istemediğini, buraya bir AKPli gelirse kendisini dışlanmış olarak hissedeceğini, önce insan olmamız gerektiğini belirtti.
- İçimizde hiç Gezi Parkı’na gitmemiş kim var sorusu soruldu. 3-4 kişi el kaldırdı.
Gezi tabiatla başladı, evrimleşti, daha fazla ister olduk denildi. İnsanlar konuştu, dertlerin fazla olduğu görüldü, gündemde tutmak adına, polis şiddeti diyoruz ama 3-4 kişi açığa alındı sadece, bu yeterli değil denildi. Videolarda yüzleri görüldü, kask numaraları görüldü ama bu konuda baskı kurulamadı, oysa Bingöl’deki tecavüz olayında baskı kuruldu, devam ediyor denildi. Şu konular sorgulandı: 1) Kayıplar var, buna neden olanlara ne oldu? 2) Geçen hafta ertelenen yasa tekrar görüşülecek. Meclisin twitterı takip edilmeli, o yasaları daha gündemde tutulmalı. 3) Haber ajansı gibi bir şey, portal kurulmalı. 4) Gençliğe apolitik deniliyor. Adalet, özgürlük, eşitlik istiyorlar ve bunun için de politik olmaya gerek yok.
- Birisi dedi ki, Gezi ruhu diye bir şey var, orada sürekli bulunanların hikayeleri var. Bundan sonra ne yapabilirizi konuşan insanlar var. Her akşam 1-2 kişi ellerindeki görsellerle, hikayelerini bizimle paylaşabilir. O ruhu yaşatmak, aktarmak adına yeni katılanları ısıtmak adına.
- Metin yazarlığı yapan birisi, AKP dışında neredeyse tüm partilerin seçim kampanyalarında çalıştığı için sürecin çok pis geçtiğini söyledi.
Ankara’dan, Mersin’den özür dilediğini, biz 1 gün dayak yedik diye onların 20 gündür yediğini söyledi.
Faşizme karşıyız diye yürüdük ama içimizdeki faşisti öldürmeliyiz.
AKP dokunulmazlık, baraj kalkacak demişti bir önceki seçimde, neden hala var olduğunu, türbanın anayasal güvenceye alınması gerektiğini, böylece seçim malzemesi olamayacağını belirtti.
Bireysel insiyatif alınıp, komşunun buraya getirilmesini, Başbakana milyonlarca mektup yazılması gerektiğini, parti kurmak yerine var olan 73 siyasi partinin 50ye düşürülmesini, aynı çatı altına alınmasını söyledi.
- Milgram deneyi anlatıldı. Nazi döneminde verilen emre uymaya, emir-komuta zincirinin nasıl oluştuğuna bakılmış. http://tr.wikipedia.org/wiki/Milgram_deneyi
- Bu hareketin kenti kurtarma hareketi iken özgürlük alma hareketine dönüştüğü, ama konuşulan gündem, önerilerin kent üzerine cici fikirler olduğu, siyasete girmenin zorunlu olduğu, yoksa sokağa döküleceğini, çözümün siyasi sistemin içinde olacağını belirtti.
- Biri partisindeki milletvekillerini tanımadığını, tanımak, seçmek istediğini belirtti. Bunun için 2 aşamalı seçim sistemi istediğini, sadece barajı düşürmenin yeterli olmadığını söyledi.
- Bana dokunmayan yılan bin yaşasın denmemesi gerektiği, hayvan beslemesek bile hayvan hakları için sokağa çıkmak gerektiği, benim evimin önüne bina yapılmadı diye başka binaya itiraz etmemezliğin yapılmaması gerektiği konuşuldu.
- Yandaş medyanın ne yaptığını fark dince onları seyretmemeye başladığımız, Ulusal Tvyi seyretmeye başladığımız anlatıldı. O kadar çok seyrediliyor ki bu sefer ana akım medya takip edilmemeye başlandı. Ne yaptıklarından haberimizin olmadığı, bizim aynı zamanda Beyaz TV, Samanyolu TV gibi kanalları da izleyip, burada insanların nasıl yönlendirildiğini anlamamız gerektiği, daha sonra kadın höloooğ diye bağırdığında ona gülmek yerine onun neden o hale geldiğini anlamamız gerektiği, onunla konuşabilecek hale gelmemiz gerektiği konuşuldu.
Parti kurarak daha da çok dağılacağımız, ihtiyacımız bu olmadığı, bize hitap eden bir parti yok deniyor ama bunu değiştirmekte bizim elimizde olduğu söylendi.
Ramazan’ın yaklaştığı hatırlatıldı. Yaklaşık 20 gün boyunca Gezi Parkı’nda 1TL bile vermeden karnımızı doyurduğumuz, şimdiden örgütlenerek, belli yerlerde iftar verilmesini sağlayabileceğimiz konuşuldu. Bunu yaparak tüm halkı kucakladığımızı, yardımın sadece Gezi Parkı içinde değil, başka yerlerde de yapabildiğimizi gösterebiliriz denildi.
Fenerbahçe, Beşiktaş hakkında bazı süreçler geliştiği, birkaç güne ligden düşebilecekleri, ama bu kadar önemli bir durum hakkında hiçbir kimseyle konuşmaması gerektiği, konuşanları da “bu benim gündemimde değil şu anda” diyerek konuyu kapatmasını sağlanması gerektiği belirtildi. Çünkü eğer sosyal medyada, öğle yemeklerinde veya iş arasında konuşulursa, konunun dağılacağı, gündemin değişeceği anlatıldı.
- Birisi dedi ki, demokrasinin size verdiği esas hak seçme hakkıdır. Bu hakkı kullanmamız gerektiği, bütün bu direnişlerde herkesin ortak bir hedefinin o pinokyodan kurtulmak olduğu, Bunu yapmak için elimizde fazla şansımızın olmadığı, o zaman demokratik hakkımızı kullanmamız gerektiği söylendi. O da seçimde oy vermek. Elimizden gelen herşeyi 8 ay sonra bu adamdan kurtulmak için yapılması gerektiği, barajı geçecek herhangi bir partiye verilecek oy, bu adamdan kurtulmamızı sağlayacağı belirtildi. İster sosyal medya kullanılsın, ister insanlarla bire bir konuşulsun, yanınızda çalışan olabilir, evinizdeki hizmetli olabilir, patronsanız altınız, işçiyseniz üstünüz olabilir, bunun anlatılması gerektiği vurgulandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder