22 Temmuz 2013 Pazartesi

Eskişehir Ali İsmail Korkmaz Parkı Forum Notları (19 Temmuz)

Foruma kısa bir müzik dinletisiyle başlandı.

Gündemler TMMOB ve MEDYA idi. İlk olarak TMMOB gündemiyle başlandı. Mühendis arkadaşlar sorulardan ve sorunlardan bahsetti. AKP döneminden önce 56 tane mühendislik fakültesi varken bugün bu sayı 100’ün üzerindedir. Bu sayılar ihtiyaçtan dolayı değil sermayeye hizmet adına artmıştır.

Türkiye’deki mühendislik eğitimine baktığımızda ise bu eğitimler genel mühendislikler adına bir eğitimdir. Uzmanlığınız yoktur. Piyasaya uzman mimar mühendislik yetiştirmek amacıyla bir anlaşma imzalanmıştır ve bu anlaşma ilk olarak İTÜ’de uygulanarak Tekstil Mühendisliği bölümü açılmıştır. Bu bölüm ilk açıldığında çok fazla tercih ediliyordu çünkü piyasanın buna ihtiyacı vardı. Biz genel mühendislikten yanayız, uzmanlaşma ise daha sonra gerçekleşebilir.

AKP döneminden önce 298.000 TMMOB üyesi varken bugün bu sayı 440.000 civarındadır. Çok fazla kontenjan vardır ve bu sayı her sene artar. Ve fizik kimya gibi dersler programdan çıkartılarak veya girişimcilik gibi dersler eklenerek eğitim bilimden uzaklaştırılmaya çalışılır, uzaklaştırılır. Bölümlerde alana dair kısıtlı bilgiler verilir. Laboratuar, deney odaları ve ekipmanlar yok denecek durumdadır. Zorunlu olan stajlara biz sorunlu staj deriz, burada saha çalışması haricinde bir çok iş yaparsınız. Çay taşıtılır, getir götür gibi işler yaptırılır. Yani bir şey öğrenmezsiniz.

94’ten beri konuşulan bir Yetkin Mühendislik yasa tasarısı var. Bu yasa eğer geçerse mezunlar yetkin kabul edilmeyecekler yani mezun olduğunda mimar ya da mühendis ünvanına sahip olmayacaklar. Diplomalarında sadece 4 yıl lisans okudukları yazacak. Bir süre 3-5 yıl kadar çalışmadan ünvan sahibi olamayacaklar. Çalıştıktan sonra bir sınava girme mecburiyeti getirilme ihtimali var –KPSS- gibi. Burada Yetkin Mühendislik Belgesi verilecek. Çalışma hayatında da bu yetkinlik belgesine sahip olmayanlar iş bulamama ihtimaliyle karşı karşıya kalacaklar.

Akreditasyon programı var, bu program sadece İTÜ’de var ve yalnızca buradan mezun olanlar doğrudan mimar mühendis ünvanı alabiliyorlar. Üniversiteniz akredite değilse okulunuz niteliksiz bir hale gelip vasıfsızlaşacak.

Mühendislikte dersler aslında birebir ve interaktif olarak işlenmesi gerekir.

AKP’nin açtığı bir çok tabela üniversitesindeki bölümlerde hocalar laboratuarlar yoktur.

Kadınların durumuysa iki kat daha zordur. Kadın olmalarından kaynaklı olarak kaale alınmama ve dinlenmeme durumuyla karşılaşıyorlar. İş ilanları cinsiyetçi içeriklerle dolu. Sadece erkek eleman aradıklarını belirtmek ya da sevgilin var mı? Sevgilin şehir dışında mı? Evlenecek misin? Çocuk doğuracak mısın? Gibi sorular bulunuyor. Evlenip çocuk doğurmamızdan korkuyorlar. Bu sebeplerle kadın mühendisler kesinlikle örgütlenmelidirler.

İTÜ haricindekiler işlerini bilgisayarda öğreniyor, şantiyelerde öğrenemiyorlar. İTÜ’lü isen hemen işe başlama şansın oluyor.

97 yılında Yıldız Üniversitesinden mezun Anadolu Üniversitesi Malzeme Mühendisliğinde hoca olan katılımcı mühendislerin ya tüccar ya da katil (hesçi) olduğunu, mühendislikle felsefenin ayrılmaması gerektiğini bunun korkunç bir şey olduğunu dile getirdi.

Ekonomi bu kadar dışa bağlı olur ve ranta açık olursa mühendisliğin sıkıntıya düşmesi kaçınılmazdır.

AKP’nin yaptığı son yasalar meslek odalarının içlerine giremiyor oluşundan kaynaklanan bir hıncın sonucudur.

TMMOB sönmüş olan bir mücadeleyi canlandırmalıdır. Son yapılan değişikliklere şimdi karşı çıkılmazsa ileride daha çok zarar göreceği söylenebilir.

MEDYA denildiğinde konuşulanlar:

Medyanın ele geçirilmiş olması yeni bir şey değildir.

İletişim okuduğunu dile getiren bir konuşmacı medyanın 4. Bir kuvvet olabileceğinin öğretildiğini aktardı. Kapitalist sistem içerisinde medyanın bağımsız olamayacağı dile getirildi. Gezi sürecinde Türkiye’ye dair yayın yapan BBC ve CNN Internationale gibi kanallar gerçekten haktan ve halktan yana mıdırlar yoksa nabza göre şerbet mi veriyorlardır?

Medya doğru kullanıldığı müddetçe 4. Kuvvettir.

Son olanlardan sonra artık herkes muhabir herkes haberci konumundadır.

Medya 50’li yıllardan sonra tamamen tekellere geçmiştir. Örneğin Çukurova Holding. Bu holding zamanında polislerin kullanımı için alınan kirpi ihalesine girmiştir ve bu ihaleyi almıştır.

Eskiden daha çok gazete vardı diyen bir büyüğümüz bu gazeteler arasında iktidar yanlısı olanlar satmazlardı ve biz onlara besleme basın derdik, dedi.

Bir gazetenin ismi verilerek aslında tirajının söylenilenden çok düşük olduğu ve ücretsiz dağıtılıyor olduğu bilgisi verildi. 

Bir diğer katılımcı, medya hiçbir zaman halktan yana olmamıştır bazen 3. Güç bazen 2. Bazen de 1 güç olmuştur. Bu sebeple biz medyanın doğru haber yapmasını bekleyemeyiz. Medya kitleyi artık önemsememekte ve kitleyi gelir düzeyine göre sınıflandırmaktadır. Ve izleyicinin, okuyucunun cebindeki parayı nasıl alırım diye düşünmektedir. Gezi olaylarından sonra medya iyice korkmaktadır, çünkü bizim yarın ne yapacağımızı ne giyeceğimizi ne yiyeceğimizi bilememektedir. Her direniş kendi medyasını oluşturmaktadır, dedi.

Medya tarafsız olmamalı, taraf olmalı ve halktan yana olmalıdır dendi.

Medya kanlı savaşa taraf olmamalıdır denildi.

Haber yapmak tv programı yapıp gazete çıkarmak kolay değildir. Sermaye gerekliliği bir yana, editörlük meselesiyle birlikte yazınızın akıbeti değişir.

Gazete sayfaları düzenlenirken sayfaya önce reklamlar yerleştirilir, haberlerse sadece geri kalan yerlere yerleştirilir. Bunlar basit ve sıradan şeylerdir. Acil gelen bir reklam ilanı köşe yazarının yeri kenara itilerek ön plana çıkarılabilir, çıkarılır.

Eşitlik, kardeşlik söylemleriyle haber yapan kanalların gazetelerin tirajları reytingleri düşüktür. Direnişin altını eşitlik, kardeşlik gibi şeylerle doldurmazsak eğer bir anlamı olmaz.

Gazete tirajlarının artması beklenmemelidir. Tirajlar yükseldiği zaman bunun önüne geçilecek şeyler yapılır. Tirajın artması demek çalışan sayısının artması demektir ve bu sermaye sahiplerince istenmeyen bir durumdur.

Hem vicdan hem sermaye sahibi birileri var mıdır? Haberleşmeyi ve medyayı hem vicdan sahibi hem de sermaye sahibi yapabilir miyiz? Denildi.

Yazılı basının teknik olarak sosyal paylaşım sitelerinden fazla olması zordur denildi. Burada sadece Facebook, Twitter algılanmamalıdır. Youtube son zamanlarda çok işlevseldir ve Ali’nin hikayesinin anlatılmasının ve bunun video aracılığıyla paylaşılmasının teknik açıdan daha kolay ve yazılı basına göre daha pratik olduğu dile getirildi.

Devlet kurumsaldır ve tamamen halkın karşısında durmaktadır.

Bu tartışmaların evrildiği noktalarda kendi medyamızı nasıl oluşturabiliriz soruları da doğdu ve forumun radyo kanalı olabileceği, radyo yayını yapabileceği; kendi televizyonumuzu oluşturabileceğimiz, fanzin yapılabileceği fikirleri dile getirildi.

21 Temmuz Pazar akşamı yapılacak olan forumun gündemi yargı olarak katılımcılar tarafından belirlendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder